Kitap, okurları divan edebiyatı ve Cumhuriyet ilk dönemi şairlerinin mısralarında aşk ve sevgi yolculuğuna çıkarıyor.
Aşk ve sevgi denilince aşina olunan ve bu alanın ustalarının bercestelerini tahlil etmiş. Bu eserde Fuzûlî, Şeyh Galip, Zâtî, Bursevi Tabib Muhammed Bey, Taşlıcalı Yahya Bey, Hayâlî Bey, Bâki, Selimî, Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman), Necati, Laedri, Şemseddîn Sivâsî, Erdem Beyazıt, Seyrânî, Yahya Kemal Beyatlı, Sâbit, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yûnus Emre, Ziya Paşa, Necip Fazıl Kısakürek, Tevfik Fikret, Nâbî, Koca Râgıp Paşa, Âhî, Kastamonulu Beyânî, Osman Hulûsi Efendi’, Kâşifî, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Paşa, Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Avnî (Fatih Sultan Mehmet), Hayretî.
Eser Fuzuli’nin;
Aşk imiş her ne var âlemde
İlim bir kıyl u kal imiş ancak
Dünyada her şey aşktan ibaretmiş/İlim ise sadece bir dedikodu imiş, mısraı bercestesi ile başlamış ve en fazla da bu şairin mısralarına yer verilmiş.
Şairlerin mısraı bercesteleri ve açıklamalarını harmanlayarak kısa bir göz gezdirelim.
Yaratıldı yaratılalı göklerin dönüşünü aşk dalgasından bil. Aşk olmasaydı dünya donar kalırdı.
Dünya sevgi üzerine kurulmuş ve sevgi ile dönmektedir. Sevgisiz başlanan iş ya başlamadan yahut hayırsız biter ve sevgisiz atılan her adım çıkmaz sokaklarda kaybolup gider.
Gönüldeki ateş, aşk ateşidir. Aşk basit ve sıradan bir duygu değildir. Aşk, sevginin, tutkunun en şiddetli halidir. Günümüz aşkları; kof, sathi, riya ve heva ile beslenen kaprislerle tatmin olunan derinliği ve değeri olmayan yapmacık aşklardır. Yazarın da üzerinde durduğu gibi aşk; Sevgilinin adını işittiği vakit kalbi durası gelen, yüzünü gördüğü vakit kendiliğinden geçen… Aşık, sevgilinin gelmeyeceğini bildiği halde geleceği müjdesine bütün malını mülkünü bağışlayan, gerçekten geleceğini bilse canını vermekten kaçınmayandır…
Ne yazık ki bugün biz bu sevdamızı, aşkımızı unuttuk, unutuyoruz…”
Divan şairlerinin mısralarında aşk ve sevgi kuru bir sevgi ve aşktan ziyade genellikle ilahi aşka yönelişler vardır. Yazar da bu hususa dikkat çekiyor; “Divan edebiyatını bir aşk edebiyatı şeklinde tarif etmek hiç de mübalağa sayılmaz. Çünkü bu edebiyat, şiir ağırlıklıdır ve şirin de en başta gelen temalarından biri aşktır. Her Divan şairi gönlündeki aşkı sözle, şiirle tarif etmeye, resimlemeye çalışmış; bunun neticesinde de büyük ve renkli bir aşk edebiyatı doğmuştur. Bu nedenle de kitapta da ilahi aşkın halleri yeterince yer buluyor. Hakiki müminler Allah kelamıyla mutmain olurlar. Bu sebeple de sözün daima sevgi ve aşk üzerine yoğunlaşması insanın dünya nimetleriyle birlikte ahiret hayatını da düşünülmesi demektir. Her an Allah sevgisiyle, muhabbetiyle olmak yazarında ifade ettiği gibi iyilikleri ve güzellikleri de beraberinde getirir.
Kâinata Allah sevgisiyle bakan şairler elbette mısralarında tefekkür edecek ve tefekkür ettireceklerdir. Klasik Türk şiirinin büyük şairleri içinde yer alan Hayâlî Bey’in de bir gazelinde serdettiği gibi tefekkür vardır;
Cihân-ârâ cihân içindedir arayı bilmezler.
O mâhiler ki deryâ içre deryâyı bilmezler
Düşünmeyen, tefekkür etmesini bilmeyen, içinde bulunduğu güzelliklerin farkına varamayan insanlar balıklara benzetilir.
Kitapta yer alan Allah, aşk, sevgi, ölüm, ilim, irfan… her husus insana bir vaaz hükmündedir. “Sakın terk-i edepten” bölümünde de olduğu gibi;
Sakın terk-i edepten, kûy-ü mahbub-u Hüdadır bu.
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa’dır bu.
Sakın saygıyı elden bırakma, burası Allah’ın Habibinin mahallesidir. Burası Hakkın tecelli ettiği yer ve Hz. Peygamber’in makamının bulunduğu mekândır.
“Bercesteler Arasında” Türk edebiyatının güçlü şairlerinin bir birinden güzel mısralarla süslenmiş bir seçkisi. Büyük emek verilmiş, Kastamonulu Beyânî’nin mısrası mucibince;
Latif olsa latife hoştur elbet
Velâkin hariç olmaya edepten
Latife güzel olunca, edep dairesinin dışında olmayınca güzeldir, hoştur.
Bu kitapta edep dairesinde kaleme alınmış hoş bir kitaptır. Münderecatında birbirinden hoş, değerli, ufuk açıcı ve tefekküre iltica eyleyen mısraı bercesteler var. Bu mısralardan bir kaçını buraya alıyoruz;
“Bir Şûlesi var ki şem-ı cânın
Fânûsuna sığmaz âsumânın
Şeyh Galip
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal,
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş.
Bâki
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Kanuni Sultan Süleyman
Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Erdem Bayazıt.
Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
Laedri
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?
Necip Fazıl Kısakürek
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım taleb
Her hüner makbul imiş illâ edeb illâ edeb
Laedri
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca
Şeyhülislâm Ebussuud Efendi
İmtisâl-i câhidû fillâh oluptur niyetim
Dîn-i İslâm’ın mücerred gayretidir gayretim.
Fatih Sultan Mehmet
Yazarda “Aşk ile yaşarız” biz diye, “Aşk, zor bir yüktür. Onun altında kalana Allah kolaylık versin” demiş; Divan Edebiyatının en güzel ve en tanınmış mısralarının yer aldığı bu güzel çalışmanın devamını da dileriz. Bu tür çalışmalar içinde olanlara da Allah kolaylıklar versin diyoruz.
Sözü kapaktaki Seyrani’nin mısrasıyla nihayete erdirelim;
Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyamete kadar sökülmez imiş.
Bercesteler Arasında, Kayseri 2012, e-posta; bercestedergisi@gmail.com
16.07.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.