• İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Öykücü İsmail Özen ikinci kitabını yayınladı: Babamın Şarkısı.

Öykücü İsmail Özen ikinci kitabını yayınladı: Babamın Şarkısı.
Öykücü İsmail Özen ikinci kitabını yayınladı: Babamın Şarkısı. Son derece güçlü öyküler barındırıyor. Hem dışımız hem içimiz var. İsmail Özen’le öyküsünü ve öykümüzü konuştuk.

İkinci öykü kitabınız Babamın Şarkısı yayımlandı. Hayırlı olsun. Öyküde son yıllarda önemli isimler ortaya çıktı ve kitaplar yayımlanıyor. Yeni isimleri aslında güçlü kılan usta işi öykülere imza atmaları. İkinci kitabını yayımlamış bir yazar olarak öykünün atılımını nasıl değerlendiriyorsun?

Teşekkür ederim. Galiba bu atılım biraz da Türkiye’de okuma kültürünün gelişmesi, zenginleşmesiyle ilgili. Son yıllarda Batı’nın önemli çağdaş eserlerinin de neredeyse günü gününe çevrilmesi zengin bir edebiyat birikimi oluşturdu. Doğal olarak bu da yeni okurların, yeni yazarların ortaya çıkmasını sağladı. Ne iyi ki öykü de şiir gibi hâlâ edebiyat dergilerinin çevresinde şekillenen, dergi editörlerinin elinden geçen bir tür. Dolayısıyla gerçekten edebiyata değer verenlerin şiirden sonra ilk durakları öykü oluyor. Bunun dışında bu zenginleşmeyi Diriliş, Mavera, Edebiyat, Dergâh, Yedi İklim, Hece gibi dergilerin ve Mustafa Kutlu, Rasim Özdenören, Cemal Şakar, Necip Tosun gibi ustaların uzun yıllar öyküye verdikleri emeğin bir karşılığı olarak da düşünebiliriz.       

Çantamda şiir kitabı taşıdım  

Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi büyük şairlerin öykü kitaplarının olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Son dönemdeki öykücüler ise şiirle başlamadan doğrudan öykü ve roman ile yola çıktılar, yol alıyorlar.  Öykü müstakil bir sanat mıdır, şiirle veya diğer sanat dallarıyla beslenen bir sanat mıdır?   

Modern ve yeni bir tür olan öykü özellikle son elli yılda müstakil bir tür olarak yerini sağlamlaştırmıştır, diyebiliriz. Fakat tarih boyunca tıpkı roman gibi öykünün de makameler, halk hikâyeleri -özellikle Dede Korkut’u anmalıyız- gibi öncülleri olmuştur. Evet, öykü müstakil bir sanattır fakat diğer bütün sanat dalları gibi başka türlerle etkileşim içindedir. Öykü dışında romanlardan yararlandığım kadar şiirden de yararlandığımı söylemeliyim. Uzun yıllar çantamda hep bir şiir kitabı taşıdım. Amaç ve oluşturulmak istenen etki bağlamında öykü şiire daha yakındır, diye düşünüyorum ben de. Fakat burada şunu özellikle belirtmek isterim: Öykü dili de roman dili gibi şiir diliyle kıyaslandığında daha saydam ya da yarı saydam olmak zorundadır. Şiir, dille inşa edilen estetik yapıyı, dil estetiğini gösterir. Şiirde iletinin iletisi kendisidir. Öyküde ise (her ne kadar birileri gerçekliği inşa eden dildir, gibi felsefi bir argümanla karşı çıksa da) romanda olduğu gibi dil kendi dışındaki gerçekliği gösterir, göstermek zorundadır. Yani öykü gücünü yansıttığı gerçeklikle kazanır diye düşünüyorum.     

Ortak bilinç, ortak hafıza  

Ömer Seyfettin bizde öykünün başıdır. Onun özellikle milli karakterleri yansıtan öyküleri adeta darbe teşebbüsünde yeniden tecelli eti. Öykünün soyuttan ziyade somutu ama temel insani özellikleri yakalayarak geleceğe taşıması, kalıcı hale getirmesi ne kadar önemlidir?

Evet, biz de Ömer Seyfettin için derslerde öykücülüğü meslek edinen ilk yazardır, deriz. Onun bahsettiğiniz manada “Pembe İncili Kaftan”, “Bomba”, “Başını Vermeyen Şehit” gibi pek çok efsane öyküsü var. Mesela bugün Rus toplumu için Çehov hem ortalama Rus karakterlerini hem de kendi döneminin sosyal yapısını başka bir kaynaktan öğrenemeyeceğiniz biçimde yansıtır ki bu müthiş bir hazinedir. Öykülerini yaşamıyla koşut bir biçimde okuduğunuzda bunu daha net görürsünüz. Aynı şeyleri Kanada toplumuna ayna tutan Alice Munro veya 1950 1980 arası Amerikan orta üst sınıf toplumsal yapısını yansıtan John Cheever için de söyleyebiliriz. Bizde de Mustafa Kutlu, Anadolu ruhunu yansıtan önemli bir örnektir. Bunlar belirli bir tarihi döneme içeriden, birey açısından bakışı sağlayan önemli vesikalardır. Çünkü tarih de bir anlamda kişilerin tarihinin ve yaşamlarının toplamıdır. Edebiyat millet olmayı sağlayan birçok vasıtadan biridir; ortak bir bilinç, ortak bir hafıza oluşturur. Yunuslar, Mevlanalar, Hüsn ü Aşklar, Mantık’ut Tayrlar, Dede Korkutlar hiç olmasaydı kendimizi neye nispet eder, neye tutunurduk?    

Devamı için: http://www.kulturgundemi.com/gundem/ismail-ozen-edebiyat-millet-olmayi-saglayan-bircok-vasitadan-biridir-haber-28984#sthash.RGFMh2lZ.dpuf

Bu haber toplam 1370 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim