Kelimenin mevcut sözlüklerdeki ilk anlamı, “üzerine yiyecek, içecek, tabak, kaşık vb. konularak çevresine oturulup yemek yenen masa, sini, yaygı vb”dir. Bununla birlikte zamanla icraya bağlı olarak kelime; “yemek; yemek yiyenlerin tümü; tahta veya madenden yapılmış ayaklı veya ayaksız yemek tepsisi, sini” gibi manalar da kazanmıştır. Tarihten bugüne varlığını koruyan ve işlekliğini sürdüren sofra; türevleri, hayat verdiği onca birleşik ve özlü sözle Türkçeye zengin bir kelime ailesi armağan etmiştir. Sofracı, sofra duası, sofra bezi yahut sofra örtüsü, sofrası açık, Zekeriya sofrası, Halil İbrahim sofrası, sofrayı donatmak bu bereketli sofranın çevresinde oturanlardan yalnızca birkaçıdır. Ayrıca dua, atasözü kabilinden kalıp sözlerimiz arasında oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi; sofrada elini, mecliste dilini sakla; sofranıza bereket gibi öğüt ve dilek dolu, tecrübe kokulu örneklere de rastlanır.
Kültürümüzde yemek, uzunca bir süre yerde yenmiştir. Bugün halkın söz varlığında yaşayan ve kimi genel sözlüklere de yansıyan yer sofrası söyleyişi, bu geleneğin hatırasını taşır. Nitekim evlerimizde mutfağın veya sair odaların masayla buluşması yakın zamanlarda olmuştur. Hâlen Anadolu’da yemeğin, yere serilen savan, örtü, bez gibi yaygılar üzerinde yendiği yerler çoktur. Yine düğün, cenaze, bayram gibi kalabalık ortamlarda da pek çok yörede insanların masa yerine yer örtülerinin etrafına kurulduğu görülür.
Sofra, Türkçede çağrışım zenginliğine sahip kelimelerden biridir. Günümüzde masa, tezgâh masa, sehpa gibi güçlü rakipleri bulunmasına rağmen hem bir mutfak eşyası hem toplanma mahalli hem de kültür taşıyıcı bir kelime olarak varlığını sürdürüyor ve dağarcığında zengin bir miras ile kültürel arka plan barındırıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.