• İstanbul 20 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 22 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 21 °C
  • Şanlıurfa 27 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 23 °C
  • Bolu 19 °C
  • Bursa 22 °C

Rasim Özdenören'den: Ne içindeyim...

Rasim Özdenören'den: Ne içindeyim...
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Ne İçindeyim Zamanın' başlıklı şiiri Necip Fazıl'ın 'Zaman' şiiriyle karşılaştırdığımda bana basit, sıradan bir şiir olarak görünür.

Nedir zaman, nedir?
Bir su mu, bir kuş mu?
Nedir zaman, nedir?
İniş mi, yokuş mu?

İki şiirin ve iki şairin tavır farkı hemen belli oluyor. Birinin durumu veri olarak kabullenen haliyle, ötekinin itiraz eden, sorgulayan, dahası hırçın sesi berrak biçimde çıkıyor karşımıza.

*

Ben, bu yazımda Ahmet Hamdi'nin şiirinden hareketle konuşacağım.

Öyledir, kimi zaman, zamanın hangi diliminde yaşadığımızı kestiremeyiz. Çevremize olan bitene, bizi içine alıp götüren vukuatın seyrine baktığımızda, biz bunların içinde miyiz, yoksa dışında mıyız veya tüm bu olup bitenlerin bize temas eden bir yanı var mı, yok mu, kestirmekte acze düşeriz.

Ateş, her zaman düştüğü yeri yakıyor. Ailesinde bir trafik kazası geçirmemiş olanımız varsa, her gün trafik kazalarında canını yitiren onlarca kişi onların indinde üç beş saniyelik bir televizyon haberinden ibaret kalır. Üstün körü aktarılan bu haberlerin arkasından 'daha önemli' sayılan haberlere geçildiği anda onlar hafızaların dehlizinde unutulmaya terk edilir.

Yalnızca trafik kazaları mı? Bu yıl, geçen yıllarda rastlanmadığı ölçüde sel ve heyelan afetleri yaşandı. Her afet onlarca can aldı. Sel felaketinde gözlemlenen gerçeklik şuydu: dere veya sel yatağına inşa edilmiş evler afetin kurbanı oldular. Sorumlu? Bu evleri o bölgeye yapan, çatan, izin veren, izin verilmemişse denetimde ihmalinde bulunan her mertebede kim varsa, onların tümü...

Ve boğulma olayları... Yüzme bilmeden denize gireni mi aramalı, yasaklanmış yerlerde suya girmeyi göze alabilen cahil cüretini mi sorgulamalı, keza yüzme bilmeden boğulanı kurtarmaya kalkışan iyi niyet kurbanı cehaleti mi, hangisini sorgulamalı?

Tabii, terör olaylarındaki vukuatı hesaba katmıyoruz. Terörist olarak yetiştirilen kişilerin cinayetleri hangi ruh haliyle işledikleri de bence ilginç bir sorgulama konusudur. Ben burada işin temelindeki siyasal gerekçeyi sorgulamıyorum; o, ayrı bir muhasebenin ve murakabenin konusu... Burada benim üzerinde durduğum husus adam öldürmek üzere ortaya 'atılmış' olan kişinin nasıl olup da böylesi kanlı cinayetleri işlemeye teşne hale geldiği ya da getirildiği olgusu... Evet, nasıl oluyor da, bir insan hemcinsini, tanımadığı, bilmediği; tanısa, bilse, belki ömür boyu arkadaş, dost olarak yaşayabileceği birilerini gözünü kırpmadan ölüme atabiliyor? Her gün, üç beş kişi bu türden bir kumpasın kurbanı olarak haber konusu oluyor. Ve bu haberler TV ekranlarına nerdeyse 'Garp cephesinde yeni bir şey yok' üslubuyla aktarılıyor.

Bizlerse, evlerimizde, Ahmet Hamdi'nin şiirindeki ne içindeyim zamanın, ne büsbütün dışında söylemindeki gevşekliğin parçalanmaz akışında sürüklenip gidiyoruz.

12.07.2012 Yeni Şafak

Bu haber toplam 684 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim