Tarihin tekerrür ettiğine inanan biri değilim. Ama bugün olanları ve yarın olabilecekleri daha iyi anlamada tarihten yararlanmamızın şart olduğu da ortada. Nitekim bugün de İhvan’ın önünde, uzun süredir izleyegeldiği politik çizginin dışına çıkma, dilini sertleştirme ve bir şekilde şiddeti benimseme seçeneği var gibi görünüyor; en azından İhvan içinden ve/veya yakınından bazı kişi ve çevrelerin bu yönde telkinlerde bulunduğunu duyuyoruz.
Bu arada başta Mursi’yi deviren askerler, ardından onlara destek olan iç ve dış güçler olmak üzere birçok kişinin İhvan’ın eline silah almasından son derece memnun kalacağını görebiliyoruz.
Şiddete sürüklenmeme kararlılığı
Darbenin ilk anından itibaren İhvan yöneticileri “barışçıl protestoya, kendimize hâkim olmaya kesinlikle kararlıyız ve asla şiddete sürüklenmeyeceğiz” diyerek tehlikenin farkında olduklarını ifade etmişlerdi. Ancak Mursi başta olmak üzere bazı yöneticilerin tutuklu olması, darbenin getirdiği olağanüstü şartlar gibi nedenlerle, hele dünkü katliamın ardından İhvan yönetiminin şiddete sürüklenmeme kararlığını ne ölçüde koruyabileceği, tabanını tam olarak kontrol edip edemeyeceği bir muamma.
İhvan’ın, protestolarını şiddete bulaşmadan, yoğun bir katılımla ve dinamik bir şekilde sürdürmesi hâlinde askeri darbeyi ciddi olarak geriletebileceğini söyleyebiliriz. Ama işin içine şiddet girerse, bundan kimse kazançlı çıkamaz, herhâlde en büyük zarar da İhvan’ın hanesine yazılır.
Bu noktada Ankara’nın (ve İhvan üzerinde belli etkileri olan tüm güçlerin) İhvan’a şiddetsizlik telkinini sürdürmeleri, bu arada uluslararası camiayı da bir an önce normal düzene geçilmesi için askeri rejime baskı yapmaya çağırmaları isabetli olacaktır.
Not: Siz bu yazıyı okurken foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile Kahire’ye varmış ve yaşananları yerinden gözlemeye başlamış olacağız.
09.07.2013 Vatan































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.