• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 16 °C
  • Sakarya 18 °C
  • Şanlıurfa 25 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 20 °C
  • Bolu 13 °C
  • Bursa 17 °C

Sağlam Duruş

Ahmet Tâlib ÇELEN

Genç bir eğitimci kardeşimiz Asr-ı Saadet’te eğitimle alâkalı bir yazı yazmış… Ne güzel bir gayret… Sade ve güzel bir yazı… Onunla alâkalı birkaç kelâm etmek istiyorum.  Kardeşimizin makalesi husûsî bir mesele; ama yazacaklarımız Müslümanların umûmî bir yarasına da dokunacak…

Sevgili kardeşim... Ne güzel emek çekmişsin, ortaya bir eser koymuşsun. Metodun da sade, anlaşılır; bu güzel... a)Mevzu başlığı, b)Asr-ı Saadet, c)Günümüz... Ama kökü Batıda eğitim ve NLP uzmanlarının -sözümona- keşif ve metodlarını tartışılmaya bile lüzum olmayan temel doğrular olarak almamız ne derece sağlıklı? Bunları tartışmasız doğru kabul edip Asr-ı Saadet’ten onları tasdik eden deliller devşirmek... Bu tavır Asr-ı Saadet’i değil, Batıyı merkeze almak değil midir? Çünkü Asr-ı Saadet’ten yeni bir şey üretmiyor; Batılıların buluşlarına destek delilleri arıyoruz. Oysa bizim yeni nesil Müslüman yazar kardeşlerimizden asıl beklediğimiz İslam'ı her şeyin merkezine almak, Batı’dan gelen her şeye şüpheci ve tenkitçi yaklaşıp çok sık eleklerden geçirdikten sonra elde kalanları ancak o zaman kabul etmek... Bu, Batılılara da iyiliktir aslında. Onlar da her şeyin en doğrusunu yaptıklarına inanıp, burunları bir arşın havada yanlışların içinde debelenip duruyorlar. Onları da bataklıktan çıkaracak olan bir Müslüman eldir. Bunu yapacak yerde biz de -muhtemelen- onların yanlışlarını sürdürüp duruyoruz. Hem de en tehlikelisini yapıyoruz belki; yanlışları Asr-ı Saadet’le destekliyoruz. İşi bilmeyen sıradan okuyucu da bu delilleri görünce, yanlışların doğruluğu dînî bir temele de kavuşmuş olacaktır; en tehlikeli dediğim budur. (Sözlerim Batılıların hiç doğrusu yoktur şeklinde anlaşılmasın; yanlışlarına karşı uyanık bulunalım diyorum. Bu hususta ölçümüz elbette İslam'dır). Bu bahsi burada keselim; söz çok uzayacak. Bir de kullandığımız kelimelere dikkat. "Uydurmacılık" diye bir hadise duydunuz mu? Bir araştırın. Birileri dinimizle nasıl oynadılarsa dilimizle de oynadılar. Dilimizle oynamalarının sebebi de dinimizi unutturmaktı aslında.

Yazınızdaki şu kelimeler onların ürünüdür: olay, aşama,  konu, eğitimbilim, etkinlik, düzey, yöntem, ilke, kuram, tanım, savunmak, birey, özgü, yetenek, zihinsel'in -sel'i, gereksinim... Böylesi kelimelerin daha çok "Günümüz" başlığı altında olması, günümüz eğitim kitaplarının çokça tesirinde kaldığınıza mı işaret acaba? Bu uydurma kelimelerin ne idüğünü öğrenmek ve onlardan kurtulmak için Kadir Mısıroğlu Bey'in Bin Uydurma Kelimeyi Boykot kitabını okuyuverin.

Değerli kardeşim,

Kısa cevabınızı da okudum.

“Bizler” dediğiniz kimler? Eğer modern pedagoji bölümlerinden mezun olmuş “eğitim uzmanları” ise ümitsiz vak’a demektir. Bunların nasıl yetiştikleri elbette malumunuzdur: Metod Batılı, kaynakların kahir ekseriyeti Batılı, müfredat Batılı… Buralarda tahsil gören arkadaşlarımız bu Batılı bombardımanından başlarını kaldırıp da İslâmî bir talim terbiye anlayışına nasıl ulaşacaklar? İmkânsız gibi… Ancak belli imanlı çevrelerde çok büyük husûsî gayretlerle bu mümkün olabilir; bu gayretin en büyük kısmı da kendine ait olmak şartıyla… Kendisi çabalamayana bu dar yol da kapalıdır. İşin en acıklı tarafı kendisinin de Batılı metod üzerinde yürüdüğünü fark edememesi bir kardeşimizin… “Benim gayem İslâmî olanın peşinde koşmak” derken bile tersi istikamete doğru yürümek… Buna kahroluyorum.

Şimdi bakalım: Beyin fırtınası (Brain Storm), ‘’okullar hayat bulsun’’, Tümdengelim (bütün-parça-bütün ilişkisi) ilkesi, Çoklu zekâ teorisi (“Öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner zekâ kavramları ile ilgili olarak ortaya atmış olduğu çoklu zekâ kuramında” sözleriyle patentin kime ait olduğunu siz de belirtmişsiniz) kimlerin buluşudur? En azından isimleriyle… Bunlar üzerinde en küçük bir şüphe kırıntısıyla tefekkür ettik mi? Yoksa “Günümüz biliminin ulaştığı son metodlardır” diye derhal kucak mı açtık? Bu buluş ve metodlar doğru da olabilir; benim itirazım süzgeçten geçirmeden kabulünedir. İşte o zaman bizden olmayanın binasına harç taşımış olacağız…

Müslümanca NLP kitapları yazıp meşhur olan ve çok para kazanan bir yazarın kitaplarını akıl ve tefekkür sahibi bir kardeşimiz okudu. Kitap modern eğitimin verilerini destekleyen âyet ve hadislerle, menkıbelerle dolu… Kardeşimiz, bu yazara kitapları hakkındaki kanaatini de beyan eden şu soruyu maille sordu: “Siz, yazdıklarınızla Amerikalı veya Avrupalı NLP’cilerden farklı olarak insanlara ne vermek istiyorsunuz?”

Cevap ne oldu biliyor musunuz? “Siz bana bir daha mail yazmayın!”

İşte korkumuz budur…

Batılılar buluyor, biz hemen “Zaten o bizde vardı” deyip misal olarak âyet ve hadisleri sıralayıveriyoruz. Zaten televizyonu da, telefonu da Türkler bulmuştu(!) değil mi? Bu tavrımız etkileyen olması gereken bir topluluğu “etkilenen” yapıyor ve bu hâl yüzyıllardır böyle devam ediyor. Bu zincirin bir yerinden kırılması gerekmez mi? Kim yapacak bunu? Evet, siz anladınız… Ama onlar da Batılıların buluşlarını temel alıyorlarsa tuz kokmuş demektir; tuzu bari koruyalım.

Bahsettiğimiz hâl bir aşağılık kompleksidir ve 150-200 yıldır İslâm âleminin başına musallattır.

“Ayrıca günümüz eğitim metotlarından yola çıkarak kaleme alınmış bir yazı değil, tam tersine asrı saadette Efendimiz’in kullandığı yöntemlerden yola çıkarak ele alınmış bir yazıdır…” demişsiniz; ne güzel…

O halde;

“Günümüz eğitim anlayışında öğretmen sürekli olarak bilgileri anlatan bir kişi olmaktan ziyade, uygulamalı olarak anlatmış olduğu bilgileri tatbik etme ve tepeden tırnağa örnek teşkil etmesinin daha faydalı olacağı kabul edilmektedir.”

“Günümüz eğitim bilimlerinin verilerine göre, eğitim sırasında şefkatle, merhametle muhataba yaklaşım, eğiticiye de öğrenciye de rahatlık kazandırır ve mutlu edici bir disiplin oluşturur.”

“Günümüz eğitim sistemlerinde eğitim-öğretim faaliyetlerinin yapıldığı okullarda, üniversitelerde her türlü faaliyetin yapılabilmesi için uygun ortam oluşturulmaya çalışılmaktadır.”

“Her bireyin farklı bir öğrenme tarzına sahip olduğunu savunan günümüz eğitim sistemiyle kişilerin, ilgi alan ve yetenekleri doğrultusunda eğitim almalarını hedeflenmektedir.”

“Günümüz eğitim anlayışında çocukların ikinci hatta üçüncü bir yabancı dil öğrenimi ile zihinsel gelişimlerinin artacağı belirtilmektedir…”

sözleriyle neyi ispatlamış olduk? Asr-ı Saadet eğitimini günümüz eğitimine mi, günümüz eğitimini Asr-ı Saadet eğitimine mi tasdik ettirdik? Yani,

1-Asr-ı Saadet eğitiminde böyle; o halde günümüz eğitiminin buluşları da doğrudur…

2-Günümüz eğitim metodları bile böyle olduğuna göre Asr-ı Saadet eğitiminin de doğruluğu ortaya çıkıyor.

Birinci tavrın sahibiysek, tamam. Bu, Müslümanın takınması şart olan tavırdır. İkincisi ise, yandık… Yukarda bahsolunan “aşağılık kompleksi” budur işte…

Belki hep öyle alıştığımızdandır; bu tür yazıları okuduğumuzda ikinci tavrın baskın olduğuna dair hissimizi yenemiyoruz. “O zaten çok önceden bizde vardı…” Peki vardı da, Batılılar buluncaya kadar nerdeydi? Gerçekten var mıydı? Var gibi gösteren deliller ve hadiseler İslâm’ın bütünlüğü içinde başka bir şeyleri işaret ediyor olmasın… Bunları bizden başka kim düşünecek?

“Zaten böyle olmamış olsa ve ve ben de asr-ı saadetten örnekler bulmuş olsam asr-ı saadeti yalanlamış olmaz mıyım?” Hay ağzınıza sağlık! Aynen öyle olur…

“Ayrıca günümüz eğitim metotlarından yola çıkarak kaleme alınmış bir yazı değil, tam tersine asrı saadette Efendimiz’in kullandığı yöntemlerden yola çıkarak ele alınmış bir yazıdır…” sözünüzü yeniden okuyorum. Böyle olabilmesini ne kadar isterdim!.. Sizden, dediğiniz gibi sağlam duruşlu yazılar bekliyoruz işte…

 

21.08.2012
Bu yazı toplam 1745 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim