• İstanbul 15 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 9 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 11 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 12 °C

Salih Tuna'dan: Senaristin ölümü

Salih Tuna'dan: Senaristin ölümü
Mehmet Barlas üstadımız geçen gün 'Kanuni haftada bir gece yaşıyor Meral Okay ise hiç yaşamıyor' demişti. Böyledir.

Hem medar-ı maişet motoru diye bir şey vardır.

Senaristler ölünce dizideki karakterler yaşamaya devam eder ama hiçbir şey eskisi gibi gitmez.

Bir karakter için 'üvey senarist'in eline düşmekten daha acı bir şey yoktur.

Zira kırk tane 'üvey senarist' tek bir 'öz senarist' etmez.

Orasını burasını çekiştirir; olmadık görevler, yapamayacağı fonksiyonlar yüklerler.

Hiç müşfik değildirler.

Karakterler daha fazla bu acıya dayanamayıp hayata gözlerini yumarlar.

Bazı karakterler de anında öz senaristini acayip satarlar.

Üvey senaristlere öyle cilveler yaparlar ki, 'lan oğlum bunu kim doğurdu' demekten kendinizi alamazsınız.

Nasıl vefasız olduklarını hiçbir kelimenin anlatmaya gücü yetmez.

Sanki dersin senaristlerden öç alıyorlardır.

Daha zihindeyken, yani henüz cenin haline bile getirilmeden öldürülen, kağıt aşamasında silinip yok edildiğinden dolayı da hayata atılamayan 'karakter milletinin' intikamını alıyor gibidirler.

Sahici ve sağlam karakter böyle değildir.

Onlar senaristten, senarist onlardan sürgit razıdır.

Gelgelelim has karakter 'yaratmak' da dünyanın en zor işi.

Necip Fazıl Kısakürek üstadımız 'Bir Adam Yaratmak' adlı ölümsüz eserinde Husrev'i bakın nasıl konuşturur: 'Bir adam yaratmak! Ona bir kafa iki göz bir burun bir ağız uydurmak. Ona bir beyin yapmak ve göğsünün içine bir kalp takmak! Saat gibi işleyen, kanını vücudunda döndüren bir kalp. Güya duyan, acılarına sevinçlerine yataklık eden yer de orası. Bitti mi? Biter mi, bu adama bir de kader çizmek lazım. E'eh Allah mıyım ben?..'

Ne kadar müthiş değil mi?

Gelin biraz daha kulak verelim Husrev'e: 'Ben ne yaptım? Bir hududu zorladım. Bendimin dışına çıkmak isterken, kendime rast geldim. Meğer kul olduğumu anlamak için Allah'lık taslamalıymışım! Meğer nasıl yaratıldığımı anlamak için bir adam yaratmaya kalkışmalıymışım! Ben ne yaptım? En sağlam basamağı ayağımdan kaydırdım. Körlüğü zedeledim. Şimdi görünen şeye nasıl bakayım? İnsan kaderini bir rüya gibi uykuda bulur. Bu rüyayı uyanık nasıl seyredeyim? Allah'la kalabalık arasında kaldım. Boşlukta nasıl durayım?..'

Necip Fazıl gibi büyük bir sanatçının 'yarattığı' oyun karakteriyle dizi senaristlerinin 'yarattığı' karakterler elbette farklıdır.

Ne ki her karakterin şöyle veya böyle çizilen bir 'kaderi' vardır.

'İkinci Bahar'dan 'Muhteşem Yüzyıl'a kadar birçok dizide kahramanlarına kaderler çizen Meral Okay'ın ölümüne üzüldüm.

Neylersiniz ki mukadderat diye bir şey var.

Her senaristin ölümü üzer beni.

Sahne sahne, plan plan düşünme yeteneklerinden ötürü senaristlerin ölümü daha zor, daha dramatik gelir bana.

İnsanın kimi zaman yazdığı ölümü 'oynamak' zorunda kalması ne kadar zordur değil mi?

Ne ki ölümün tekrar çekimi yoktur; bir defa ölürsünüz.

Doğrusu şudur ki, hiçbir ölüm oynanamaz.

Çünkü ölüm gelince bütün oyunlar biter.

11.04.2012 Yeni Şafak
Bu haber toplam 724 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim