• İstanbul 16 °C
  • Ankara 16 °C

Şanlıurfa Yazarlar Birliği Şubesinin programının konusu “Öteki ve Ötekileştirme” oldu

Şanlıurfa Yazarlar Birliği Şubesinin programının  konusu  “Öteki ve Ötekileştirme” oldu
Şanlıurfa Yazarlar Birliği Şubesinin her Cuma süregelen programının bu haftaki konusu Türkiye Sinemasında Doğu Temsili “Öteki ve Ötekileştirme” oldu.
Moderatörlüğünü Gazeteci-Yazar Tahir Coşandal’ın yaptığı programa konuk olarak; Harran Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Görevlisi, yönetmen Mahmut Kemal Açıkyol’ katıldı.
 
Açıkyol yapmış olduğu sunumda:
Doğu kökenli Türkiye vatandaşlarının, Türk sinemasında hangi bağlamda temsil edildiğinin altını çizdi. Modernleşme kavramının kapsamı, temsil kavramı ve temsil çalışmaları üzerine araştırma konusuna değindi. Öteki ve ötekileştirmenin tarihsel evrimi çalışma kapsamına dâhil edilerek modernlik, temsil ve öteki arasındaki bağıntı “Türk Modernleşmesi Bağlamında Sinemada Doğu Temsili” başlığı altındaki ikinci bölümde; sinemanın temsiller üzerinden inşa ettiği üretimler hakkında bilgi veren Açıkyol, "Kibar Feyzo" gibi yerli filmlerde doğu, kan davası, kaçakçılık, şalvar giyen ve şive konuşan olarak lanse edilmiştir.
Yönetmenin yaptığı çalışma 1982-2016 yılı arasında çekilmiş öteki ve ötekilik olgusunu barındıran eserlerden oluşmaktadır. Çalışmanın örneklemi ise Türk sinemasında doğu ve doğululuk temsilini işleyen beş filmi kapsamaktadır. Bu filmler; Hakkari'de Bir Mevsim, Eşkıya, İki Dil Bir Bavul, Soğuk
ve Ekşi Elmalar filmlerinden oluşmaktadır.
Tarihsel dönemleri farklı olan bu beş film Türk sinemasında doğu temsilinde açığa
çıkan süreklilik öğeleri kapsamında değerlendirmeye alınmıştır.
1950'li yıllarda çekilen doğu temalı filmlerin temellleri, köy ekseni üzerinde
kurulmuştur. Mezarımı Taştan Oyun, Dağları Bekleyen Kız ve Ezo Gelin gibi
filmlerin kurgusu, yapay ve çiğ köy görüntüsünden öteye gidememiştir. Bahsi geçen
köyler irrasyonel bir tutumla sergilenmiş, karakterler modern görüntülerinin altında
dekoratif bir nesne olarak kalmıştır. Karakterlerin İstanbul dili teatral okumalardan
öteye gidememiştir. Bahsi geçen filmlerde karakterlerin birçoğu keyif, cinsel açlık ve
ilkel düşünme betimlemeriyle tanımlanmıştır. Mezarımı Taştan Oyun filminde "Abdo"
karakteri bir cümle ile yaratılan doğu tipi erkek temsilini belirtmektedir. ‘‘Dünyada
üç şey güzeldir; kadın, şarap ve uyku.’’
1950'li yıllar için doğu kavramı taşra ile birlikte anılmış ve
İstanbul harici tüm bölgeler doğu olarak sunulmuştur. Temel çatışmasını ağalık
kurumundan alan Toprak (1952) Ağam Eğleniyor (1955), Bir Avuç Toprak (1955),
Kin (1957), Yanıklar Köyü (1958) filmleri arkaik düşünceleri köy birimine mâl
etmiştir. Töre, kin, kan davası gibi bir takım öğeleri de filmlerin arasına serpiştirerek,
Türkiye’nin doğusunu yapay olarak oluşturmuşlardır. Türk modernleşmesini propagandist bir şekilde kavrayan üç film vardır. Bunlar, Karanlık Dünya (1952), Toprak (1952) ve Beyaz Mendil (1955)
filmleridir. Bu filmler ötekinin oluşumu açısından önem arz etmektedir. Aşık Veysel'in hayatını konu alan "Karanlık Dünya" filminde makineleşme modernleşme ile eş görülmektedir.
Sinemada görünmeyen doğulu kadınlar, hikâyelerin temel noktası olmuştur. Bedrana (1973) filmi namus cinayeti ve kaçakçılık temasını, Kara Çarşaflı Gelin (1974), kadın üzerinden kan davasını,
Fıratın Cinleri (1977), kadını bir arzu nesnesi olarak almış ve bu yoldan ağa-köylü-
eşkıya çatışmasını işlemiştir. Hazal (1978), filmi de Türkiye'nin doğusundaki
kadınların baş etmek zorunda kaldıkları sorunları irdelemek adına çekilmiş
1970'li yıllar, Türk sinemasında doğulu kadınların görünürlüğe kavuşması
açısından önemlidir. Aynı şekilde bu dönemde komik doğulu karakterlerin de Türk
sinemasında yer edindiğini söyleyebiliriz. Salako (1974), Kibar Feyzo (1978), Erkek
Güzeli Sefil Bilo (1979) gibi filmler mantıksızlık, cinsel açlık, garip ritüeller vb.
kapsamında doğuyu anlamlandırmıştır. Bu dönemin bir diğer temel doğu hikâyesi ise
doğuya medeniyeti getiren doğulu karakterdir. Köprü (1975), Derviş Bey (1978),
Kibar Feyzo gibi filmler bu gruba dâhil edilebilir. Üretilen temsiller yoluyla
oluşturulan ötekinin mevcudiyeti ise mekân, cinsiyet, sınıf, kırık Türkçe, cinsellik
gibi farklı bağlamların bütünleşmesiyle gerçekleşmektedir. Bu bağlamda, temsil
olgusunu çok katmanlı bir yapı olarak ele almak doğru olacaktır. Dolayısıyla 1970'li
yılları, Türkiye'nin doğusunu kurma ve kurgulama açısından tarihsel bir konum
olarak ele alabiliriz. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bu dönemde modernleşme
batıdan gelmemiştir, bölge halkının batıya gidip modernleşme dinamiklerini
kavraması ile mümkün olmuştur. Bu dönemde doğuyu aktaran birçok filmin hikâyesi
toprak üzerinden ağa-köylü çatışması olmuştur. Bahsedilen çatışma, sınıf
çatışmasının bir devamı olarak gündelik hayatta da gerçeğin yerine geçmiş
durumdadır .Türkiye'nin doğusundaki insanlar köylülük dolayısıyla marabalıkla iç
içe geçmiş sınıfsal temsille dönemin filmlerinde kurgulanmaktadır. Yine bu dönemde
barbar ve vahşi olarak betimlenen doğu ve doğulular için bir önceki döneme nazaran
onları ehlileştirecek modernleştirecek ya da medenileştirecek batılı figürlere
neredeyse yer verilmemiştir
Doğu temsileri içeren filmlerde oluşan bilinç kavramının mekânı genel olarak
İstanbul'dur. İstanbul'da görülen doğulu karakterleri ise iki ayrı biçimde ele almak
mümkündür. Birincisi eğitim görmüş ve hayatını İstanbul'da sürdüren tüm medeni
edinimleri almış, fakat bölgeye dönmek için bir zorunluluğu barındıran kişiler olarak
karşımıza çıkarken ikinci karakter grubunu ise, çalışmak için İstanbul’a gelen,
gördükleri karşısında hayrete düşen ve artık dünyanın modern çizgisini doğuya
taşımak isteyen karakterlerdir. Bahsi geçen temsil biçiminden hareketle "Kibar Feyzo"
ve "Köprü" filmleri bu dönem kapsamında içerisinde birçok izler barındırmaktadır.
Kibar Feyzo, Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı Doğu bölgesini ele alan bir Türk
yapımıdır. Film, Feyzo karakteriyle biçimlenmektedir. Feyzo, askerden geldikten
sonra Maho Ağa'nın rızasını alarak sevdiği kız "Gülo" ile hayatını birleştirmek ister.
Fakat Gülo'yu Feyzo gibi Bilo da istemektedir. Bu durumun farkında olan Gülo'nun
babası Hacı Hüso, başlık parasını açık artırma usulüyle belirler. Açık artıma sonucu
Gülo'yu ancak senetle elde edebilen Feyzo, düğün günü ağanın simgesi olan ‘‘fötür’’
şapkasını kullandığı için ağa tarafından köyden kovulur. Feyzo'nun kentle tanışması
modern değerlere ulaşması da kent yaşamında gerçekleşir. Ağalık düzeninin işlevini
yitirdiğini, başlık parası uygulamasının son bulduğunu, sendikal mücadeleyle birçok
olayın üstesinden gelindiğini öğrenen Feyzo, köylüleri tek çatı altında toplayarak,
ağaya karşı durur. Filmin sonunda ağa, Feyzo tarafından öldürülür ve Feyzo,
mahkeme heyetine kendini savunur. Dedi.
Programa başkan Doç.Dr. Mahmut Kaya, üyeler Mehmet Sarmış, Eyüp Azlal, Faruk Kazancı, Vehbi Uzundağ ve üniversite öğrencileri katılım sağladı. Program soru cevap bölümünden sonra başkan Kaya’nın teşekkür konuşması ile  sona erdi.
2a6e2053-a284-417f-9302-b1a17a9fde96.jpg99b14508-8fd4-42ac-a6b7-b0696a47ed21.jpg535cc47c-1b17-497a-b35c-4f51725aca2c.jpg
Bu haber toplam 286 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim