Geçtiğimiz cumartesi akşamı Sapanca'da şiirin saltanatlı güzelliğine bir defa daha şahit olduğumuz, bu yıl on ikincisi düzenlenen Uluslararası Sapanca Şiir Akşamları'nın finalinden söz ediyorum.
Şiirin nabzının dergilerde attığı sürekli söylenir. Bu tespite bilhassa son günlerde şiirin nabzının ülkemizin hemen birçok köşesinde düzenlenen şiir şölenlerini de eklemeliyiz. Şiir medeniyetinin uyanışına dair bir umut olarak okunabilir hiç şüphesiz bu durum. Şiirler okunuyor, şairle okur bir araya geliyor, atölye çalışmaları yapılıyor, kitaplar yayımlanıyor, bereketli tartışmalar yapılıyor, şairler birbirlerine âşinâ oluyor, şiir kütüphaneleri kuruluyor, dergiler yayımlanıyor... Şiirin saltanatı devam ediyor yani. Bütün bunlar Sapanca Şiir Akşamları'nın 'Türk Şiirinin Geleceği II' başlıklı ve tüm şairlerin söz aldığı ilk gün programında gündeme gelen konulardan sadece bir kısmıydı. İlki geçen yıl yapılan forumu Haydar Ergülen yönetti. Şairlerin ortak bir platformda görüşlerini paylaşmaları ve oluşan tartışma ortamı şiirimiz adına bir hayli önemliydi. Şiir bağlamında deyiş yerindeyse bir iyimserlik geleneği etrafında konuşan şairlerin ortak vurgusu, şiirin hayatiyetini insan var oldukça sürdüreceği üzerineydi.
Sapanca Şiir Akşamları'nın bu yıl gerçekleştirdiği bir ilk de şiir atölyelerine ilişkindi. Etkinlikten yaklaşık bir ay önce Sapanca, Karasu, Geyve ve Adapazarı'nda liselerden seçilmiş şiire ilgisi olan yirmi öğrenciyle beş atölye çalışması yapıldı. Gonca Özmen, İbrahim Tenekeci, V.B. Bayrıl, Nilay Özer ve Haydar Ergülen'le bir araya gelen öğrenciler unutulmaz bir tecrübe yaşadılar.
KELİMELER HARİÇ HER ŞEY SUSMUŞ GİBİYDİ
Necatigil'in 'bazı şiirler bekler bazı yaşları' mısraından hareketle sanırım şunu söyleyebilirim: Bazı şiirler bekler bazı mekânları. Kimi yazılmak için kimi okunmak için. Gecede okunan şiirlerin bir kısmı böyleydi. Şiirler okundukça Sapanca İnsan Hakları Parkı'nı dolduran yüzlerce dinleyici, şiirin kara güneşinin o büyülü ışıklarıyla yıkadılar ruhlarını. Sanki içbükey bir aynada mâsivâyı örtündüler. 'Sonsuzluğun civar vakti'nde her şey susmuş gibiydi; -sadece kelimeler!
Sanki 'Âyine-i sîm-i havza her dem/Tasvîr olunurdu başka âlem' beytini Gâlib Dede Sapanca için yazmıştı. Sanki Lamartine'in o harikulâde 'Göl' şiirinin 'Zaman, dur artık geçme, bahtiyar saatler, siz/Akmaz olunuz artık/En güzel günümüzün tadalım o süreksiz/Hazlarını azıcık' mısralarını sık sık mırıldanıyorduk. Sanki Hilmi Yavuz'un 'bir göl güle düşerse/göl değil de gül bulanır' mısraları en çok Sapanca'ya yakışıyordu. Sanki Necatigil'in 'Beni bana gösterecek aynamdı, almışlar' mısraı anlam kazanıyordu; Hero ile Leandros burada sırra kadem basmıştı sanki. Sanki her akşam, kamışlarından biri olmak istediğimiz göl, Sapanca'dan başkası değildi. Sanki, Narkissos'un gözbebeklerinde kendini seyretmekteydi Sapanca hâlâ...
'Nereden geliyorsunuz' sorusuna 'kurbağalara bakmaktan' değil de 'kurbağaları dinlemekten' ya da ördeklere bakmaktan geliyoruz diye cevap veriliyorsa, bilin ki Sapanca'dan geliniyordur.
Final gecesi sadece şiirlerle değil, yapılan nitelikli konuşmalarla da şiirseverlere keyifli ve anlamlı saatler yaşattı. Sapanca Kaymakamı Osman Sarı'nın 'Bizler bir şiir medeniyetinin mirasçılarıyız. Bir şiir medeniyetine aidiyet bağıyla bağlıyız. Temelinde şiir olan bir estetik medeniyetine yaptığı mütevazı katkılarla övgüye lâyık Sapanca Şiir Akşamları'nı idrak ve inşa eden tüm kişi ve kurumlara müteşekkiriz.' cümleleriyle yaptığı vurgu ve yeryüzü konukluğunun en şiirsel biçimde gerçekleşmesi gerektiğini imâ eden konuşması, Sapanca Belediye Başkanı İbrahim Uslu'nun gelecek yıla yetişmesi planlanan 'şiir evi' müjdesi ve Sakarya Valisi Mustafa Büyük'ün Sapanca'nın tabii güzelliklerinin yanı sıra sanatla da öne çıkan bir yer olduğuna ilişkin vurgusu sanat adına birtakım şeylerin değişmeye başladığını ima eder gibiydi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, daha önce Sapanca kaymakamlığı yaptığı sırada festivalin temellerini atanlardan biri olan Hasan Duruer ve çok sayıda davetlinin katıldığı gecede, yurtdışından Bennu Musli (Makedonya), Canan Özer (Kosova), Emin Hamitoğlu (Bulgaristan), Hasan Ahmet (Yunanistan), Tair Kerim (Kırım); yurtiçinden de Ahmet Tevfik Ozan, Baki Ayhan T., Cengiz Aydın, Gültekin Emre, Gonca Özmen, İbrahim Tenekeci, Haydar Ergülen, Hüseyin Akın, Melek Özlem Sezer, Metin Cengiz, Mustafa Uçurum, Mustafa Muharrem, Nilay Özer ve V.B. Bayrıl şiirlerini okudu.
Hatırası kalbe ışıklarla dökülecek rüyâ gibi bir şiir akşamı daha geride kalmış oldu böylece. Hilmi Yavuz'un mısralarını biraz değiştirerek söylersem: 'Zaman balkıyor Sapanca'ya/bilinen budur/ve şiirdir adı...'
25.06.2012 Zaman































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.