Fikrimin doğrusunu sorarsan itiraf ederim ki, hikmet denilen şey, yaş deri gibi hangi tarafa çeksen uzanacağı ve o bapta ne kadar söz söylemiş olsan bitip tükenmeyeceği cihetle zaten feylesofinin birçok evhamından hoşlanmadığım halde, sanatım yazıcılık olmak hasebiyle bu yoldaki asarı hoşlanmaya hoşlanmaya okumaya mecbur oluyordum da bir de budala diye tavsif olunan bir Schopenhauer görünce onu okumak bilkülliye beyhude olacağını hükmeylemiştim. (Sayfa 18)
Feylesofi, yani hikmet zihn-i beşerin bir nevi pusulasıdır ki, herhangi mebhas ve meselede olursa olsun insanın peyda edeceği en doğru hüküm, feylesofinin delaletiyle tahakkuk edecektir. Feylesofi en kadim şeylerdendir. Hatta zihn-i beşer ne zaman tefekküre başlamışsa feylesofinin dahi o zaman esası kurulmuş olduğu hükmedilebilir. (Sayfa 23)
Cizvitlerden birisi Hindistan’a gidip Brahmanlardan birisiyle mübahaseye tutuşmuş. Brahman cana kıymamak için et asla yemediğini irad eylermiş. Cizvit bunun muhal olduğunu davaya girişmiş. Brahman şu ikrarı verdiği günden beri, şu kadar sene geçmiş olduğu halde hiçbir cana kıymadığını ve ağzına mevadd-ı hayvaniyeden bir şey girmediğini bir tavr-ı musırrane ile beyan edince Cizvit, “Su dahi içmedin mi?” sualini bi’l-irad Brahman tarafından cevab-ı tasdik aldıktan sonra bir hurdebin (mikroskop) çıkarıp altına bir damla su koymuş ve Brahman’a o suya bakmasını teklif etmiş. Brahman suya bakıp da içinde ne kadar acayip mahlûkat olduğunu görünce su içmek dahi bu zi-ruhları bel’ demek olduğunu anlayarak mağlup olmuş. Bu mucizkarane aleti bir güzelce temaşa etmek için Cizvit’ten isteyerek eline aldıktan sonra kemal-i tehevvürle yere çarptığı gibi parça parça etmiş ve demiş ki: “Allah senin belanı versin ey alet! Beni bunca senedir bağlanmış olduğum iman ve itikadımda tahtie ederek caydırdın. Ömrümün heba olduğunu gösterdin!” (Sayfa 24)
Devamı: https://edebifikir.com/kitap/schopenhauerin-hikmet-i-cedidesi.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.