Üçüncü olarak ABD ve Avrupa’nın içinden geçtiği ekonomik krizlerle uğraşıyor olması bölgede ciddi bir otonomi de oluşturuyor. Batı’nın başlattığı pek çok gelişmede sonuç tam olarak Batı’nın istediği gibi olmuyor veya olmayacak. Bu da Batı içerisindeki değişim karşıtlarının (İsrailci gruplar gibi) elini kolunu bağlıyor. Başka bir deyişle Arap Baharı belki pek çok açıdan tipik bir halk hareketi olmasa da, Batı’nın nispi zayıflığı sayesinde zamanla bölgenin normalleşmesi ve gerçek anlamda demokratikleşmesi ile sonuçlanabilir.
***
Toparlayacak olursak ABD ve Türkiye’nin değişimden anladıkları büyük oranda örtüşüyor. Aynı zamanda Batı bölgede Türkiye’ye ve diğer ülkelere müdahale gücünü her geçen gün kaybediyor. Türkiye de sanıldığı gibi tamamen idealist ve maceracı bir dış politika izlemiyor. Örneğin Libya’da güçlü itirazları olmasına rağmen NATO’ya ve muhaliflere tam destek verdi. Aynı şekilde Suriye’de yaklaşık 10 yıllık emeklerini heba etme pahasına önemli ölçüde Batı ile birlikte hareket etti. Füze Kalkanı da Türkiye’nin realist idealizminin bir diğer kanıtı.
***
Bölgenin normalleşmesi muhtemelen yıllarca sürecek. Türkiye bu dönüşümün ahlaki lideri ve esin kaynağı olmaya çalışıyor. Aslında son 7-8 yıldır bu önderliğin zemini hazırlanıyordu. Bölge ülkeleriyle geliştirilen iktisadi, kültürel ve diğer toplumsal ilişkiler hep bugünler içindi. Artan turizm, Arap televizyonlarında yayınlanan Türk dizileri, kalkan vizeler ve Türkiye’nin Filistin Davası’nı sahiplenmesi vs. bölgede siyasi değişimin, yani Arap Baharı’nın da zeminini oluşturdu. Bu süreçteki tek sorun Arap liderlerinin değişememesiydi. Türkiye her defasında Arap liderleri demokratikleşme konusunda uyardı, fakat onlar bunu başaramadı. İsrail’in dili nasıl özür dilemeye dönmüyorsa, diktatörler de demokratikleşememe özrüne sahipler. Eğer İsrail ve diktatörler gönüllü olarak değişebilselerdi Türkiye söz konusu Baharı eski aktörlerle de bölgeye getirebilirdi. Fakat olmadı...
Başbakan Erdoğan’ın Mısır seferi ise Türkiye’nin değişim dalgalarının üzerinde adeta sörf yaptığını açıkça ortaya koyuyor. Tüm gözler Türkiye’nin üzerin-de. Fakat aşırı iyimserliğe kapılmamak gerek. Çünkü mutlu son daha çok enerji, ter ve hatta kan istiyor.
15.09.2011 Star






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.