• İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C

Selvigül K. Şahin; Gül Endamlı Hikâyeci Ressam

Fahri TUNA

Portre / Fahri Tuna

Rengârenk öyküler yazıyor bizim için. Hüzünlü denemeler.

Adı Selvigül. Selvi boylu bir kız. Beklentiniz bu değil mi? Hayır bu olmasın. Her Anadolu kızı gibi orta boyludur. Buradaki telmih selviye, boya değil güle olsun; öyle anlayın lütfen.

Güle meftundur Selvigül Şahin. En çok güle evet. O gül medeniyetine sevdalıdır zira. Güle, yani efendiler efendisine, resuller resulüne.

Tokat Reşadiyeli kız. Reşat altını gibidir. (Annem methettiği biri hakkında ‘Reşat altını gibidir, hile hurda yoktur onda’ der daima.) Sanırsınız ki Sultan Reşat, hatta Sultan Hamid döneminden kalmadır bizim Selvigül. Öylesine eski, öylesine, derin, öylesine geniş: Bir ayağı Yemen’dedir, bir ayağı Bosna’da. Kırım’da ondadır, Filistin de. Bağdat kadar Üsküp, Prizren kadar Konya, Bursa kadar Plevne Plevne atar onun kalbi. Ama en çok Kudüs Kudüs.

İstanbul’un Reşadiye’sinde doğmuş, Babaeski’sinde büyümüştür ya, uzunca süredir Başakşehir’indedir.

Bakmayın Babaeski’de büyüdüğüne; babasız bir çocuk olarak büyüdü o. Annesi hem ana hem baba oldu ona. İstanbul’un ümmisi, Anadolu’nun irfan profesörü anası; asi, sanatçı ruhlu evladını sabırla şükürle kuşatan kahraman bir ana.

Yaşını bilmiyoruz. (Hemen her kadın gibi, hiçbir özgeçmişinde doğum tarihi yazmıyor. Anlıyoruz ki hep kırk yaşında kalmaya kararlı. Eyvallah, hadi öyle olsun kardeş.)

Yaşı kaç olursa olsun, kaç çocuğu olursa olsun, değişmeyen bir hakikat vardır: O da Selvigül Şahin’in yüzünde sesinde öykülerindeki çocuksuluktur. Aslında hiç büyümemiş bir çocuktur bizim Selvigül’müz. Elinde Pamuk Şekeriyle dolaşıyor daima. Ve gönlünde. Tabii ki görebilene.

Masumiyet, iyilik, merhamet; bütün öykülerinin ortak paydası bu üç kavramdır denebilir.

Necip Tosun’un dediği gibi ‘Şahin’e göre güzellikler, doğrular hep geçmişte kalmıştır. Dostluk, samimiyet kaybolmuştur. Bunun en büyük nedeni şehirdir, modernizmdir. Kimi öykülerde kırsala dönmesi bu yüzdendir. Zaman zaman çocuğa, onun safiyetine döner.’

Mustafa Kutlu’nun beğendiği hikâyeci. Desteklediği de.

Hem yazar hem ressam kaç kişi vardır edebiyatımızda acaba? Bildiğim iki: Bedri Rahmi, Mustafa Kutlu. Bir de bunlara Selvigül K. Şahin eklendi şimdilerde. Fotoğraflarını paylaştığı resimlerine bayılıyorum. Rengârenkler her şeyden önce. Tıpkı biz gibi insan yüzleri insan sözleri insan özleri gibi; cıvıl cıvıl, farklı farklı, şirin şirin.

Son zamanlarda İstanbul resimlerine odaklandı daha çok. Öyle seviniyorum ki. (İstanbul ressamı lakabını verdiğimiz Kütahyalı Ahmet Yakupoğlu merhumun unvanını elinden almaya talipli adeta.) Selvigül Hanımın tuvalinden İstanbul’u seyr ü safa eylemek bizler için ayrı bir renk ve zenginlik hayatımızda. Var olasın kardeş.

Geçenlerde ‘biliyor musun ağabey, son yıllarda kitap kapaklarımın resimlerini de ben yapıyorum’ demişti. Ne şaşırmış ne sevinmiştim. O günden sonra Selvigül K. Şahin’in kitap kapaklarına daha bir alıcı güzel bakar oldum. İçleri içimi açarken kitaplarının, artık kapakları da daha bir açar oldu, yalanım yok. Benzer yetenekleri olan yazar dostlar varsa, onları da bilmek görmek istiyor, benzer uygulama ve örneklerin çoğalmasını diliyorum edebiyatımızda.

Apansız Gitmeleri sevmez bilirim. Çünkü o Güvercin Dostluğu ile bağlıdır dostlarına, gönülden. Delişmen Bir Bahar ikindisinde, Gülendamın Renklerini kuşanmış, Kanadı Kırık Bir Kuş Gibi, Yaralanmış Duaları dilinde, Allah Her Yüreğe Dokunur ümidi kalbinde, bir Cüz Masalı olmuş adeta; Uzun Çayır’dan Üsküdar’a, Mihrimah Sultan’a uzanırken, Yusuf Yüzlü Mustafa’sının saçlarını okşuyor, diğer yandan üç kızı Meryem, Hacer ve Hümeyra için Düşlerinden Yıldızlar Topluyordu Selvigül Şahin.

Onun yürüyüşü bir Medeniyet Yürüyüşüydü elbette. Ahretlik Bohçası Vardı onun. İnsanlığın Başkenti Kudüsün sızısı her dem içinde, bir Eylül Sancısı kaplamıştı kırılgan yüreğini. Savrulan bir dünyadaydı, evet. Dünyayı bir Muhacir Durağı görmenin bilinciyle Yetim Yüreklere Dokunmaktı en büyük emeli, beklenen Hayırlı Haber gelecekti bir gün elbet. Gelirdi, gelmeliydi, gelecekti. Beklenen istenen özlenen gelirdi çünkü.

Cinnetten Cennete Uzanan Bir Yalnız Yürekti Ayşe Şasa ablasıyla sık sık. Tükenen Bedeniyle Yollara Güller Seren Gülseren oldu bazen. Gün oldu Ayla Ağabegüm oldu, gün oldu Alia’nın kız kardeşi. Çoğu kez yüreği yangın yeridir onun: Gazze’de akşamdır yüreği, Kudüste gece.

Kaleminin Yazgısını yaşıyor bir ömür Selvigül Hanım. Uyanık Bir Bilinçle Hakikate Yürümek derdiyle Hızırla Yolculuğa çıkmış o, görüyoruz bunu. Herkesler de görüyor zaten.

Vefalıdır. Dost düğünlerinde dost ziyaretlerinde görürsünüz onu sık sık.

İnsanlığı, insancıllığı kaleminden ileridir de geri değildir.

Yıllar önce benimle ilgili bir panelde de konuşmuştu. Yıllar önce benimle ilgili bir portre de kaleme almıştı. Yıllar önce kızımın düğüne yemeğine de teşrif etmişti eşiyle beraber. Dedim ya vefalıdır diye.

Bilecik’te bir yıl süreyle bir yazarlık okulunda birlikte görev yaptık. O hikâye atölyesi, ben portre atölyesindeydim. On altı hafta. Ki her bir ders için İstanbul’dan Bilecik’e altı saat yolculuk, bir gece de konaklama, ders, ertesi akşam altı saat geriye dönüş.   İnanılmaz ölçüde disiplinli, inanılmaz ölçüde fedakâr ve inanılmaz ölçüde uyumluydu gençlerle. Ve diğer yazarlarla. Ne bir kapris ne bir kompleks.

Denemeci Selvigül. Öykücüden çok denemeci o. Denemeleri aslında birer Ahir Zaman Notlarıdır.

Edebistanlıdır da. Söyleşileri de var.

Yüzünde sonbaharın hüzünleri var.

Dost gönüllere sığınan bir Gülendamdır bizim Selvigül’ümüz. İnanın bana.

Masumiyet, iyilik, merhamet demiştik onun için yukarıda. Kaşem, kelam, selamı ekliyoruz onlara.

Endamın yeterrrr diyordu ya Kıraç bir şarkısında.

Bizim kızın da endamı güllü. Harbiden ama.

Gül endamlı hikâyecimiz o bizim.

Hem de ressam hikâyeci.

seyh-edebali-mektebi-yazarlari-turbe-girisinde-1.11.2017.jpgbilecik-seyh-edebali-yazarlik-mektebi-hocalari1.11.2017.jpgseyh-edebali-mektebi-yazarlari-turbeye-cikiyor-1.11.2017.jpg

Bu yazı toplam 440 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim