Yeni operasyonun gözdeleri: Yapay örgütler...
Nitekim, söz konusu operasyona daha yakından bakıldığında iktidarlarla birlikte İslami grupların, hareketlerin (yeri geldiğinde eş zamanlı olmak suretiyle de) şu dört yöntemle değişime-dönüşüme zorlandıkları görülüyor: 1. Afganistan, Irak örneklerinde görüldüğü üzere, “doğrudan müdahale”; 2. Vekil devletler, rejimler ya da örgütler üzerinden “dolaylı müdahale” (son olarak Suriye); 3. Ya da her ikisinin birlikte hareket ettiği koalisyonlar (son olarak Libya örneği); 4. İslami grupların kendi içerisinde ihtilaf çıkarma, onları bölme (örneğin, “ılımlı Taliban”, “radikal Taliban” gibi...)
Burada, her dört maddeye de hizmet eden, onlara zemin hazırlayan asıl operasyon ise, İslam dünyasında yapay grupların, hareketlerin oluşturulması.
Bu suni örgütler üzerinden de şu temel hedeflerin esas alındığını görüyoruz: 1. İslam dünyasında ihtilaflar çıkartmak ve bölmek; 2. Bu bağlamda, bulundukları ülkelerde istikrarsızlıklar oluşturmak ve içerideki diğer İslami yapıları hedef almak suretiyle onları zayıflatmak hatta mümkünse sistemin birer hedefi haline getirmek; 3. İslam dünyası ile ilgili olumsuz imajlar oluşturmak ve böylece: a) İslam dünyasının kendi içerisinde, özellikle yeni nesiller bağlamında bir inanç sorunu meydana getirmek, b) Batı’da yayılma eğilimi göstermeye başlayan İslam’a yönelik ilgiyi azaltmak, sabote etmek; 4. İslam dünyasına yönelik her türlü müdahale için meşruiyet sağlamak ve bunla ilgili olarak kamuoyu desteği oluşturmak.
“Ilımlı İslam”dan “Radikal İslam”a dönüş mü?
Bu temel strateji, her ne kadar Afganistan’ın 1979’daki işgaliyle birlikte hayata geçirilmeye başlanmışsa da, esas olarak Soğuk Savaş sonrası dönemde İslam dünyası ağırlıklı küresel güç mücadelesinde uygulamaya konulmuş durumda.
Nitekim, İslam dünyasını kendi içerisinde bölmeye yönelik ikinci önemli dalga Afganistan sonrası “Siyasal İslam” ya da “Radikal İslam” kavramları ile hayata geçirilmiş ve buna karşılık “Ilımlı İslam” tezi ortaya konulmuştu.
Burada dikkati çeken husus, 1.7 milyarlık İslam dünyası içerisinde öncelikle Sünni-Şii ihtilafının derinleştirilmesi ve yine bu sürece paralel olarak Sünni İslam’ın içerisinde daha katı yorumları ihtiva eden gruplara güç kazandırmak suretiyle bölünmüşlüğün daha da yayılmasını gerçekleştirmek.
Oyun bu! O yüzden Mısır’da yaşananlar bir ilk değil. Cemaat-i İslami ile birlikte Pakistan Talibanı’nın Mısır’daki krize bağlı olarak eş zamanlı bir şekilde Suriye’de ortaya çıkması da bu kapsamda oldukça dikkat çekici...
Bumerang etkisi göstermeye başlayan “Ilımlı İslam” projesi tasfiye edilirken, yerini tekrardan “Radikal İslam” almaya başlıyor gibi. Ne dersiniz?
18.07.2013 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.