• İstanbul 16 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 14 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 10 °C
  • Bursa 14 °C

Sibel Eraslan'dan: Mandolin çalan kızlar kartpostalı

Sibel Eraslan'dan: Mandolin çalan kızlar kartpostalı
Kartpostallar kadar hüzünlü bir şey olamaz. Çünkü önyüzleri bu kadar politik panoramalar taşıdığı halde, arka yüzleri o kadar apolitik, başka bir şeyi yoktur dünyanın... Bir Ayvalık kartpostalı düşünün mesela.

***

“Küreselleşen dünyada hepimizi kucaklayacak evrensel değerlere siperlerinden tavır alarak yarına yerellikle direnenlerin aşırı tahammülsüzlükleri, tarihte geçici olduklarının öfkeli bilincinden kaynaklanıyor” cümlesiyle biten yazının muhatabı, ancak sondan üçüncü paragrafta açıklanmış: “Türkiye’de İslami kesim”... “Türkiye’de İslami kesim diye bir şey var mıdır” sorusunun, “Türkiye’de İslami olmayan kesim var mıdır” sorusuna verilecek cevapla üç aşağı beş yukarı aynı kapıya çıkacağını söyleyerek kafa karıştırmayalım da... “Öfkeli bilinç”in, şehre ve şehirliliğe dair her haltı yediği halde, bir türlü Metallica ya da Bach konserlerine gelmeyen, oralarda bir türlü boy göstermeyen “başörtülü kız” üzerine inşa edilmesine ne diyelim? İlgili ilgisiz hemen her tartışmada başörtülü kıza çekilen bu yoklama, genlerimize sinişmiş asker-millet feveranının en güncel dokümantasyonlarından değil mi? Daha da vahimi, soru almacı haline dönüştürdüğünüz “o kız”, sizi aynı anda eskitip klişe haline çevirmiyor mu? 118’deki bilinmeyen numaralar muamelesi çektiğiniz “o kız”, sizi Efruz Bey’in yönettiği “kitsch” koroya aparmıyor mu?

***

“Direnenlerin, aşırı tahammülsüz” olduklarından söz etmiş Vassaf... Tam tersine, direnenler, dünyanın en çok tahammül eden insanlarıdır. Tahammülsüz olanlarsa, değişimin hüüp diye içilecek bir şurupla, Dr.Jekyll ve Mr.Hyde örneğindeki gibi şipşak gerçekleşeceğini zannedenlerdir... Yok böyle bir iksir üzgünüm. Teoman’la Müslüm Gürses’in paramparçası, Bach’tan da Metallica’dan da çok dinleniyor bu ülkede. Çünkü biz aynı anda hem üzgün hem dirençli hem de paramparçayız. Yolu nihaventten geçmeyen yoktur aramızda... Bizde en iyi “opera”yı, çocukluğumuzda Çetin Alp söylemişti de, Erovizyon’dan sıfır puan alarak çıkmıştık, bir dip not, bir dip yara gibi hatırlarız...

Ayrıca bu ülkede her çocuğun dönemlere, muhite ve ekonomik güce göre; mandolin, blok-flüt, gitar veya piyanoyla büyütülmesinin milli bir zaruret ve maarif kaidesi olduğu bilinmiyor mu diye sormayacağım...

“Küreselleşen dünyada evrensel değerlerin insanları kucaklayışı” şeklindeki iç gıcıklayıcı örgünüz, “ayı yavrusunu severken boğarmış” şeklindeki o kaba saba ama yepyerel darbımeseli anımsatıyor... Küresel ve evrensel olanın niçin iyi, niçin güzel ve niçin tek doğru olduğunu sormak geliyor içimden hem de kreşendolar halinde... Tamamdır, bu ülkede yerli ve yerel olana “kıro” ve “hanzo” muamelesi çekile çekile geldik bugünlere de... Bir kere olsun Şeyh Galip’ten, Aşık Veysel’den, Safranbolu Evleri’nden, Karagöz’le Hacivat’tan, Kemal Batanay’dan, Ressam Mithat Şen’den, Hasan Çelebi’den soru çıkarıp da dayattık mı önünüze, çektik mi sözlüye tek birinizi...

13.07.2011 Star Gaz.

Bu haber toplam 741 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim