Mısralarında söz dizimi de bir Alman dilber sarışınlığındadır.
Mala mülke, şana şöhrete prestij etmemiş, pirim vermemiştir. Gündelik yaşar. Şiirleriyle bir nevi gündelik hayatta kullandığı, rastladığı gözüne çarpan eşyalardan oluşturduğu pek de masum olmayan bir müze inşa etmiştir.
Metanın fiziğini bildiği kadar metafiziğin de huylarına aşinadır. Kaş çatan bir kalem, titreyen bir ayna, esriyen bir kadeh de pek ala kendi fizik ötesinden onun kulağına bir şeyler fısıldamıştır.
Gökyüzünün bereketine ayrı bir muhabbeti var
Gönlünün gömleği yaşama aşkıyla çokça lekelenmiştir.
Mevsimler üşümesin diye sözden çarşaflar, yorganlar diker. Yaz için tülden, kış için yünden, ilkbahar için pamukludan, son bahar için masal kuşlarının tüyünden…
Sedat Umran bu…
Şair, çevirmen… Alman şiirinin “en”lerini kendi söylemişçesine Türkçeye çevirmiştir.
Bir rafı dolduracak şiir ve çeviri kitabın sahibi…
Gökyüzünün bereketine ayrı bir muhabbeti var.
Kar yağınca kendisi de yağar.
Yüzü bir milyon sarı ve kara karıncadan örülmüştür; yerinde durmaz.
Uzaktan bakınca sütlü kahve fincanına benzer.
Kahve tiryakisidir.
Böyle biliriz.
Mehmet Aycı yazdı
www.dunyabizim.com































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.