Entelektüel düzeyde ise 20.Yüzyıl; 19.Yüzyıl'ın gündeminde takılı kaldı: Ya 19.Yüzyıl'ın metinlerini eleştirdi ya da tekrarladı; ama asla aşamadı. 21. Yüzyıl'a gelince zaten her şey küçük anlatılara övgüyle başladı. Büyük sıfatı evden kovuldu. 20.Yüzyıl'da büzüşen insanlık, 21.Yüzyıl'da küçüldü ve esnedi.
Büyük anlatılar, ağırlıklı bir ihtimâl olarak küçük anlatıları ezerek büyür. Tarih ve güncel arasındaki kopukluktur bu. Güncel (aktüel) olan görmezden gelindiği, ihmâl edildiği oranda tarih büyür. Bu büyüme ise güncelden koptuğu için tarihsel olarak karşılıksız kalır. Tantanalı tarihlerin bir yerden sonra tarihsel karşılığı bile yoktur. 21.Yüzyıl kültürü ve zihniyeti zaten bu açıktan içeri daldı. Küçüğün güzelliğine inandırdı kendisini. Gelin görün ki tespit ve teşhislerin doğru olması, buradan türetilenlere kendiliğinden haklılık kazandırmıyor. Küçüklerin hakkının teslimi, en azından düşüncenin adâleti adına olması gerekendir. Ama bu, büyük anlatıların toptan reddine dönüşüyorsa sorunludur. Ağacın ayrıntılarına odaklanmak, ormanı unutturmamalı. Ne küçük anlatıları ıskalayan bir büyük anlatı; ne de küçük anlatılara takılı kalmak... Mârifet, küçük anlatılar arası bağları kurmak ve bunları yine de insanlık hâlleri üzerinden büyük bir anlatıya dönüştürebilmek. 1980'lerde Murat Belge'nin Tarihten Güncelliğe başlıklı çalışması bizlerde duş etkisi yaratmıştı. Belki zaman artık Güncellikten Tarihe başlıklı yeni bir okumanın zamanıdır...
16.01.2012 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.