Siyâsal tartışmalar hayatın çok yakıcı; yakıcı olduğu kadar da yıkıcı bir tarafını oluşturuyor. Biz modernler, siyâsal gerilimlerin o kadar etkisinde kalıyoruz ki; bunun dışında kalan dünyâlar giderek bizden uzaklaşıyor. Meselâ sanatlarla aramızdaki ilişkiler tam da buna işâret ediyor. Bu bir öncelikler meselesi. Sanatlar siyâsallaştığı zaman sorun yok. Çünkü bu hâliyle sanatlar, siyâsetin başını çektiği öncelikler dünyâmıza eklemlenmiş oluyor. O zaman sanatı, sanatçıyı konuşabiliyoruz. Meselâ yakın bir geçmişte gündemimize oturan muhafazakâr sanat; ya da Fazıl Say tartışmalarını bir hatırlayalım: Aslında burada sanatları konuşmuş olmuyor; olsa olsa sanatı siyâsete eklemliyerek; yine son tahlilde siyâset konuşmuş oluyoruz. Sanatı siyâsetten arındırarak sanat olarak konuşmak sanki bu dünyânın sorumluluğunu gevşetmeyi imâ ediyor. 'Bunu yapsa yapsa, can sıkıntılarını gidermek için tuzu kuru, mutlu azınlıklar yapar. Oysa bunca insanlık derdi varken öncelik siyâsettedir' diyen; içine akademyanın, entelektüel dünyânın hatırı sayılır bir kesimini de alan, yaygın bir toplumsal kanaatin mevcut olduğunu düşünüyorum.
Yazının devamı için : http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SuleymanSeyfiOgun/itr%C3%AE-yili/35275































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.