Modern dünyânın en iddialı olduğu hususlardan birisi, bireylerin 'uygar protest' bir kültürde kendini ifâde etme özgürlüğünü tanımasıdır. Gerçekten de modern dünyâ, 1789 Fransız Devriminden başlayarak kamusal alanlarda kalabalıkların mutandan gösterilerine sahne olmuştur. Bunların dünyâyı değiştirme etkisinin ise zaman içinde yumuşadığını ve uygarlaştığını biliyoruz. (Uygarlaşma burada Elias'ın terime yüklediği anlamda kullanılmıştır). Doğrusu sözkonusu gelişmeyi derin bir kazanım olarak görenlerden değilim. Ama bu da önemli değil. Bana, ehlileşmenin ya da uygarlaşmanın kültürel iç yapısı her şeyden daha önemli gözüküyor.
Baudrillard 'Sessiz Yığınların Gölgesinde' başlıklı çalışmasında, sözü edilen etkinliğin ardalanında aslında nasıl bir etkinsizliğin yattığını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. (Bu konuyu bir sonraki yazımda ele almayı düşünüyorum). Ama hepsinden daha önemli olanın, Bauman'ın 'bahçe' metaforundan yola çıkarak söyleyecek olursak , 'ayrık otlarının' (aşırılıkların) ayıklandığı bu ehlileşme süreçlerinin içinde gelişen sorumsuzluk duygusudur.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/SuleymanSeyfiOgun/mali-fransa-ve-haneke/35883































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.