MISIR konusunda Türkiye darbe ve katliama karşı tek başına mücadele ediyor; elbette heyecan verici bir tablo...
Hatta heyecan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bile “sessiz kaldı” diye suçlama raddesine ulaştı. Belirli gazetelerde okuduğumuz bu suçlamayı, son olarak AK Parti ve hükümet kadrosundan da işitmeye başladık. İhsanoğlu’nu bile suçlayan bu heyecan fırtınası, dış politikamızın ince ayarlarını gözden geçirmek için bir “örnek olay” niteliğindedir. Onun için biraz yakından bakalım.
KURULUŞ TÜZÜĞÜ
İİT Kuruluş Tüzüğü’nün 9. maddesine göre, “ümmet” yani İslam dünyası için “hayati öneme sahip konuları değerlendirmek ve Teşkilat’ın politikalarını buna göre düzenlemek amacıyla” olağanüstü toplantı çağrısı yapmak mümkündür. Genel Sekreter Mısır’daki katliamı böyle “hayati öneme sahip” bir sorun kabul edebilir, olağanüstü toplantı çağrısında bulunabilirdi.
Fakat Dışişleri Bakanı Davutoğlu da bunu yapabilirdi! Tüzükte bu konuda ikisinin de yetkisi aynı. Fakat ikisi de bunu yapmadı! Neden mi?
Aynı tüzüğe göre, böyle bir çağrının geçerli olabilmesi için “üye devletlerin mutlak çoğunluğunun” bunu onaylaması şart!.. Ya da üye devletlerin Dışişleri bakanlarından oluşan Konsey’de yine “mutlak çoğunluğunun” bu çağrıyı onaylaması zorunlu! (Madde 9 ve 10)
İhsanoğlu (veya Davutoğlu) böyle bir teşebbüste bulunsaydı, bırakın “İslam ülkelerinin mutlak çoğunluğunun onayı”nı, tek İslam ülkesinin desteğini görürler miydi?!
Yazının devamı için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24559924.asp































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.