• İstanbul 15 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 16 °C
  • Bolu 6 °C
  • Bursa 14 °C

Talat İr;Söğütlü’nün Kale Kapısı

Fahri TUNA

Kırk Güzel İnsan-18

Her şehrin her ilin her yerleşimin kalesi, dolayısıyla kale kapıları varmış eskiden; Topkapı, Edirnekapı, Mardinkapı, Diyarbakırkapı isimleri hep o dönemlerden kalmadır. Edirne’den İstanbul’a geliyordunuz diyelim; ancak Edirnekapı’dan girebilirdiniz İstanbul’a asırlarca. İyi de yazar amca, artık kale mi kaldı ki, kapıları kalsın; ne anlatıyorsun sen? dediğinizi duyar gibiyim. Kazın ayağı öyle değil, perdeli işte.

Bugün fiilen kaleler surlar hisarlar olmasa da gönüllerde o şehirleri temsil eden aslan yürekli insanlar var; vakıf insanlardır onlar. Her şehirde üç beş tanedirler. Onlara rastladınız mı, ahbap oldunuz mu, muhabbetiniz oluştu mu, artık o şehir size bütün gönül kapılarını ardına kadar açmış demektir. ‘Süheyl Bey (Ünver), şehir dediğin üç beş dosttan başka nedir ki’ diyen büyük şair Yahya Kemal’in ruhu şad olsun.

Mardin Mustafa Kuzu’dur mesela, Urfa Mehmet Talat Akay’dır benim için. Birecik Ahmet Karacan’dır,  Antep Hanifi Akın’dır, Adana Mazlum Dirican.  Edirne Serkan Oltandiken, Gümülcine Koray Hasan, Kırcaali Müzekki Ahmet’tir. Diyarbakır Mehmet Ali Abakay’dır, Prizren Taner Güçlütürk. Silistre Güner Hakkı’dır, Filibe Fahrie Murad. Gostivar Abdülmecit Nureddin’dir, Konya İbrahim Divarcı. Üsküp Süleyman Baki’dir mesela, Ankara Veysel Karafilik. Sivas Sabahattin Tokgöz’dür, Kayseri Emel Demirezen’dir, Malatya Suzan Demirler’dir.

Ya Söğütlü? Sakarya’nın ova ilçesi verimlilik ilçesi yeşillik ilçesi Söğütlü? Söğütlü benim için hiç kuşku yok ki Talat İr demektir.

Hani şu bizim Yaşayan Nasreddin Hoca’mız Hâfız Hasan Çolak’ın diliyle ‘İnce Cumali’ Talat İr.

Çıbanların Mehmet’in ince uzun, upuzun oğlu Talat İr;  ki onun da çok sevdiği Mehmed Selahaddin Şimşek’in ‘Yaşlanarak değil yaşayarak kemâle erilir. Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır’ özdeyişinde dediği türden; yaşı daha yeni elliyi bulsa da, hoşgörü ile sabrı, üretkenlik ile adaleti, çalışkanlıkla şükrü, cömertlikle vefayı ruhunda tekleştirmiş, birleştirmiş, ‘bir’ etmiş örnek bir şahsiyettir.

 Ne kadar cömertse o kadar da gösterişsiz, ne kadar hasbî (hesapsız kitapsız iyilik yapan) ise o kadar da mütevazı, ne kadar misafirperver ise o kadar da dostlarına yük olma endişesi taşıyan; ne kadar çalışkan ise o kadar da bunu gizlemeyi başaran bir yiğit Anadolu delikanlısıdır Talat İr.

Mehmet Âkif’in örnek insan modeli ‘Asım’ının Söğütlü Şubesi’dir, Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü’nde  ‘Divanesi ikimiz kaldık Allah Yolunun’da kastettiği Mehmed’in ta kendisidir.

Gönlü Akova kadar geniştir, kalbi Sakarya kadar coşkun akar Talat’ın, konu memleket ise, vatan ise, millet ise. Âkif’in Türk ile İslâm’ı bir gören, bütün gören, birbirinden zerrece ayırmayan felsefesine ram olmuş bir yiğit Sakarya evlâdıdır Talat. Sezai Karakoç’un ‘milliyetçilik ideoloji değil psikoloji işidir’ öngörüsüne eş, ‘vatan sevgisi’nin gereğini yapar daima, sessiz sedasız o.

O Müslüman’dır, o Türk’tür, o Manav’dır; Manav’ın da kralıdır.

Yirmi seneyi aşkın süredir Söğütlü Belediyesi’nde çalışmaktadır.  Kültür ve Sosyal İşler Müdürüdür. Benim de tanışıklığım ve yakınlığım 2004’te başladığım ve yaklaşık beş yıl süren Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı görevim sırasındaki ortak çalışmalarımızladır. Ona bir sorunu anlatmanız, bir isteğinizi söylemeniz yeterlidir. Ne yapar eder, sessiz sedasız o sorunu en uygun şekilde çözer, programı en güzel şekilde organize eder. Bunu yaparken de zaman mekân mesai tanımaz.

Ona bir iş vermişseniz; gidip yatın artık, o ‘gereğini yerine getirir’, müsterih olunuz.

Çok soğukkanlı, çok kontrollü, çok dengeli adamdır.

İyi futbolcu, iyi kaleci, iyi yöneticidir. On altı yıl süreyle Söğütlüspor’un kalesini başarıyla korumuş; futbolu bıraktıktan sonra de minik takımdan aldığı gençleri eğiterek motive ve organize ederek, adım adım büyütmüş geliştirmiş ve onları il şampiyonluğuna taşıdıktan sonra yöneticiliğini sonlandırmıştır.

Her zaman toparlayıcı, her zaman geliştirici, her zaman bütünleyicidir o zira.

Fedakâr adamdır, olduğu gibi,  içi dışı bir adamdır. Yalanı dolanı, afrası tafrası, havası cakası yoktur. Onun lugatının ilk kelimesi ‘güven’dir, ikinci kelimesi ‘vefa’dır.

Zor günlerin adamı’dır da; başınız mı sıkıştı, bilin ki yanınızda olanların ilk veya ikincisi Talat İr olacaktır.

Almayı düşünen, almayı isteyen, almayı hedefleyen adam değildir;  ‘vermek’, ‘ikram’, ‘dağıtmak’ onun karakterinin baş unsurlardır. Bu nedenle olmalı evinin bitişiğindeki şirin meyve ağaçlarıyla donatılmış cennetten köşe görünümlü bahçesinden gelen gideni dostları misafirleri hiç eksik olmaz.

Giderken de, ya eşi Sıdıka Hanım’ın marifetli elleriyle yaptığı pekmezlerden marmelatlardan turşulardan kutu kutu kavanozlar koyulur hediye çantanıza; ya nereden geldiği bilinmeyen ve bir türlü tükenmeyen enfes sucuklar kaşarlar peynirler: Verdikçe çoğalan, dağıttıkça artan, hediye ettikçe bereketlenen bir evdir onun evi.

‘Armut dibine düşermiş’ derler eskiler; amenna, ona ne şüphe: Elbette güzel ahlaklı düzgün bir aileden geliyor Çıbanlar’ın Talat; ben babası Mehmet Amca’ya yetişemedim ama hakkında güzel şeyler duydum hep. Annesi Sabiha Hanım’a ise yetişebilenlerdenim. Yetmiş yaşlarında tonton sevimli güler yüzlü mümine bir annemizdi. Sabır tevekkül ve iman abidesiydi. Gerçek bir Osmanlı hanımefendisi, gerçek bir Türkmen kadını, gerçek bir Manav annesiydi; toparlayıcı, saygı uyandırıcı, güven vericiydi. Gerek oğul Talat’tan gerekse gelin Sıdıka’dan ona çok az evlat/gelinde rastlanan bir ihtimam bir saygı bir hizmet gayretine şahit olanlardanız bizler.  Rabbim her ikisine de gani gani rahmet eylesin.

Örnek bir eş örnek bir hanım örnek bir dosttur eşi Sıdıka Hanım da. Talat’ın bu çok az insanda görülebilen cömertliğine misafirperverliğine ve ilçeye gelenleri sahiplenmesine pek az eş katlanabilir, tahammül edebilir, hatta ayak uydurabilir; oysa bütün dostları şahittir ki Sıdıka kardeşimizin ‘İnce Cumali’den eksiği yoktur. İkisi birbirinden geri kalmayan pırlanta evlatları Aytekin ve Esat’tan da saygı edep ve hürmetten gayrı bir şey görmedik. Babaannelerinin babalarının annelerinin izinden gidişlerinden, yüzlerindeki terbiyelerinden, her zaman hizmet koşuşturmalarından gayrı.

Çok şaka yapmasa da şakaya iyi gülenlerdendir bizim Talat. Aynı zaman da mihenk taşı, dürüstlük abidesidir. Şişman, İr ve Tuna Aileleri olarak altı ayda bir, bir araya gelir kâm almaya çalışır, muhabbetin doruklarına tırmanırız hep birlikte bizler. 2008 yılı yazında yine Talat’ın o muhteşem bahçesinde, bir kısmı Allah’ın yarattığı ölçüde organik, kalanı da ev ve el yapımı harika lezzetlerle soframızda… kahvaltılarımızı bitirmişiz, artık çaylarımızı yudumluyoruz. Bizim ‘dalgınlığı meslek, dalgınlığı sanat, dalgınlığı hayat edinmiş sevgili Faruk Şişman’ımız sordu bize: ‘Benim babamın soyadı neydi?’ Varın, o anda kopan kahkaha tufanının şiddetini siz tahmin edin. Gök gürültüsünü andıran gülüşmeler nihayet bulunca Faruk sorusunu düzeltmeye çalıştı: ‘Ben aslında babamın değil amcamın soyadı neydi diyecektim’; kahkahalar aynı şiddette devam etti. Bizim samimiyet âbidesi Faruk kardeşimiz, nihayet dalgınlığını kendisi de fark edip, ‘hayır, ben öyle demiş olamam’ yoluna sapınca ve ‘Fahri Bey’le Fatma (eşi) benim hep kusurlarımı ararlar ama Talat ile Gülseren (benim eşim) Yenge’ye güvenirim; öyle mi dedim sahiden?’ deyince de; Talat adalet terazisini en iyi şekilde kullandı yine ve ‘evet Faruk Ağbi; aynen öyle söyledin’ diyen, kitabın tam ortasından konuşan adamdır.

Dostluğu arkadaşlığı kardeşliği ömre bedeldir onun.

O mert cömert civanmert adamın tekidir.

Talat İr, Ömer Seyfettin’in o meşhur ‘Pembe İncili Kaftan’ hikâyesindeki devleti ve milleti için gözünü kırpmadan her fedakârlığı üstlenen Muhsin Çelebi’mizdir bizim.

Talat İr, Söğütlü’yü temsil eden kucaklayan omuzlayan bir güzel adamın adıdır.

Söğütlü, Sakarya’nın, yıkılmadan olduğu gibi ayakta kalan tek kalesine sahiptir bugün itibarıyla malûm; Harmantepe Kalesi’ne.

O Söğütlü Harmantepe Kalesi’nin ana kapısı hükmündedir.

Söğütlü’ye ancak onun gönül kapısından girilmişse değerlidir.

Talat İr; Söğütlü’nün kale kapısı.

dort-dost.jpgtalat-ir.jpgince-cumali-hasan-colak.jpg

Bu yazı toplam 1821 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim