• İstanbul 15 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 12 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 18 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 16 °C
  • Bolu 6 °C
  • Bursa 14 °C

Taşı Gediğine Koyma Ustası

Fahri TUNA

Kırk Güzel İnsan-15/Fahri TunaŞadi Tanış;Taşı Gediğine Koyma Ustası

Mizahî zekâ yerleşip ömür süreceği nasıl vücut, nasıl kafa, nasıl bir insan arar acaba? Beni düşündüren bu soru, eminim sizin de aklınıza gelmiştir zaman zaman. Hemen söylemeliyim ki, hiç ama hiç belli olmuyor; o yapıp edip, bal arılarının kendilerine uygun bir kovan bulup yerleşmesi gibi, münasip bir vücuda yerleşiyor, çevresini güldüren, güzelleştiren, lezzetlendiren bir insana dönüştürüveriyor.

İki metreye yakın boy, irice kocaman ama vezinli ölçülü bir baş, çam yarması gibi bir vücut, yüz kırık kiloluk bir gövdeye yerleşen elli beş senelik muzip bir ışıltıdan, Şadi Tanış’tan söz etmek isterim.

Hani kimilerine göre Tüccar Şadi’den, kimilerine göre Baba Şadi’den, kimilerine göre Paragöz kimilerine göre Bonkör Şadi’den; kimilerine göre Beşiktaşlı kimilerine göre Saadetçi Şadi’den; kimilerine göre Lümpen kimilerine göre Delikanlı Şadi’den; Zeki Ağbi’ye göre Sakarya’nın Ombusdmanı, kimilerine göre Sakarya Siyasetinin Bir Bileni Şadi’den…  El-hak, bunları onun için söyleyenler hep olmuştur. Ve her birinin –kendilerince- doğru tarafları, haklı tarafları da olabilir.

Ama benim için, bana göre, benim terazimde Abdurrahman Şadi Tanış, her şeyden önce ve sonra, dün bugün yarın, daima ve her zaman, muzip bilgedir. Otuz beş yılı aşan arkadaşlığımızda, bu hükmüme delil niteliğinde yüzlerce olay, anekdot, nükte, öngörü, tespit, analiz, duruş gösterebilirim.

Ama o her şeyden evvel ve her şeyden sonra, taşı gediğine koyma ustasıdır. Konuşulur konuşulur, en son Şadi bir veya iki cümle söyler, kahkaha ile birlikte o konu kapanmıştır artık! Onun ince zekâsının, halk bilgeliğinin lezzetini yudumluyorsunuzdur artık!

Yıllar yıllar önceydi. Üzerinden on sekiz yirmi sene, belki daha fazla geçmiş. Şehrin Su İşleri Müdürüyüm hasbelkader, o sırada. Bir bahar akşamında, Sapanca Gölü’nün kıyısında, tesislerin bahçesinde beş altı dost muhabbeti demlendiriyoruz tavşan kanı çaylar eşliğinde. Dönemin milletvekili ağbimiz okul yıllarındaki üstün başarılarını anlatıyor bir bir; takdirnamelerini, nasıl altıdan yediyi verip bir sene erken mezun oluşunu. Derken diğer arkadaş, diğer arkadaş. En son, sessiz sessiz oturan Şadi alıyor sazı: ‘En başarılınız benim arkadaşlar!’; hepimiz şaşkın ve şüphe içinde ona bakıyoruz, o devam ediyor: ‘Ben İnşaat mühendisliğini dört üzerinden iki nokta sıfır beş ortalama ile bitirdim. Enayi miyim ben fazla çalışacak!’ Kahkahanın bini bir para.

17 Ağustos 1999 Depremi olmuş; Doğu Marmara, en çok da Adapazarı perperişan. Bizim şehirde yirmi dört bin yuva yıkılmış, yaklaşık yüz bin kişi evsiz barksız sokakta. Depremden beş gün sonra. Çalıştığım belediye önünde ‘ne olacak bu şehrin hâli’ diye, Şadi Tanış’ın da aralarında olduğu dört beş arkadaş dertleşirken, şimdilerde başbakan yardımcısı olan Numan Kurtuluş Ağbi çıkageliyor. Ben ona arkadaşlarımızı tanıtıyorum, en son da Şadi’yi: ‘Efendim, hiçbir projesi yıkılmamış Adapazarı’nın tek inşaat mühendisi Şadi Tanış!’; Numan Bey nasıl memnun, büyük bir istekle elini uzatıyor, hararetle tebrik ediyor bizimkini ama o gene taşı gediğine koyuyor: ‘Hiç proje çizmedim ki’; herkes kahkahaları koyuveriyor…

Pratik halktan tabandan adamdır Şadi Tanış. En çetrefilli en girift en akademik konularda bile basit sade yalın çözümler tespitler çıkış yolları buluverir gösteriverir ortaya koyuverir hemencecik. Halkın sesi, halkın sözü, halkın vicdanıdır çoğu kez: 2004 yılı ağustosu. Bir otobüs arkadaşı Üsküp’e götürüyorum. Vakit öğlene dönmüş, sıcak bastırmış, karınlar acıkmış, Sofya’dan Köstendil’e doğru iniyoruz. Sağımız solumuz kıpkırmızı eriklerle yemyeşil armutlarla dolu.  İçimiz de çekiyor hani, yalan yok. Ben hem vakit geçsin, hem de muhabbet olsun, yolculuk şenlensin diye bir tartışma açıyorum: ‘Şimdi yol kenarlarındaki bu eriklerden armutlardan yemek, bize haram mıdır helal midir?’; görüşünü merak ettiklerime mikrofon uzatıyorum. İlahiyatçı Nadir Gürel ‘Hiç tartışmasız dört mezhebe göre de haramdır’ deyince suratlar asılıyor biraz. Umut pek görünmüyor. Yazar, eğitimci, tarihçi Hâfız Mustafa Turan Ağbi, İmamı Âzam’dan Taptuk Emre’den Yunus Emre’den örneklerle helal kapısını sıkı sıkıya kapatıyor. Bir umut, Şadi Tanış’a uzatıyorum mikrofonu.  Hem dindar hem çözümcü hem siyasetçidir, bir çıkış yolu bulabilir belki düşüncesiyle. Şadi büyük bir kararlılık ve rahatlıkla ‘Yiyebiliriz arkadaşlar, elbette helaldir’ diyor. Otobüs hareketleniyor, herkes şaşkın ama mutlu ve umutlu.  O son noktayı koyuyor: ‘Bunları çok büyük ihtimalle bizim dedelerimiz dikti. Dede malı haram mı olurmuş toruna! ’ Bu muhabbetin sonucunu merak ettiniz değil mi? Söyleyeyim: Son bir umutla sözü Trabzon Ulema-ı Kebirinden Tıp doktoru arkadaşımız Hasan Sağlam’a veriyorum. Şadi’nin araladığı kapıdan kesin bizi karşıya geçirir umuduyla, ama o dört mezhep yerine dört kitaptan başlıyor söze; Zebur’da hüküm böyledir, Tevrat’da hüküm böyledir, İncil’de böyledire bir giriyor ki, Kur’an-ı Kerim’e gelene dek yol bitiyor, sınır kapısına geliyoruz; bizim erikler de armutlar da güme gidiyor zahir.

Şartları sosyolojiyi psikolojiyi öyle iyi analiz eder ki Şadi, kimsenin göremediği püf noktasını bulur, oraya işaret eder, bir yandan kızsanız bile, diğer yandan kahkaha ile güler onu affetmek zorunda kalırsınız. Geçmiş zaman, belki beş belki altı belki yedi sene önceydi. KKTC Cumhurbaşkanı Ruaf Denktaş Sakarya Üniversitesi’ne konferansa gelmişti. Resmen on bir, fiilen bir nolu kurucusu olduğum Sakarya Yerel Kültür Derneği’nin, Sayın Denktaş’a, şehrimize geldiğinin ertesi günü kahvaltı verdiğini yazdı gazeteler. Bana göre doğrusu, ilimizdeki tüm derneklerin ortaklaşa bir kahvaltı vermesiydi ya, neyse. Akşam Çark Mesire’de bu mevzu konuşuluyor, Akil Adamlar Meclisi’nde. Şadi Tanış bir ara sözü alıyor: ‘Duydunuz mu?’ diye soruyor, herkes ona dönüyor, ‘Neyi?’ diyorlar, ‘Trabzonlular Derneği de haftaya kahvaltıya kimi getiriyormuş, duydunuz mu?’; herkes merak içinde, tahmin yürütmeye çalışıyor: ‘Kimi, kimi?’; Şadi, atom bombası gücündeki esprisini boşaltıveriyor meclise: ‘Trabzonlular Derneği yönetimi toplanmış, demişler ki, ‘Biz Yerel Kültür’den geri mi kalacağız. Onlar Kuzey Kıbrıs Türk Kesimi Cumhurbaşkanını getirdiler madem, biz de haftaya Güney Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanını getiriyoruz, hem hemşerimiz de zaten!’’; kahkahanın bini bir paraya satılıyor ortalıkta. Çark Mesire Meclisi’nin ağır toplarından, sevgi ve gönül adamı Oflu Cengiz Kaba’nın ‘Ulan Şadi, seni tanımasam ve sevmesem, şimdi çekmiş tabancayı vurmuştum!’ dediği kulağımıza kadar gelen rivayetlerden. Bu arada Trabzonlu kardeşlerimizin de en az bizim kadar Türk ve Müslüman olduklarını, kendimizden farklı görmediğimizi, yeri gelmişken belirtmiş olalım.

Şadi Tanış, hac için Kâbe’dedir. 2003 Kurban bayramı olmalı. Tavaf yaparken telefonu çalar Şadi’nin, bakar, arayan dönemin Hendek Belediye Başkanı Ali İnci’dir, ricacı olur ondan: ‘Şadi’ciğim, büyükşehir seçimlerine dört ay kaldı biliyorsun, adayların belirlenmesine de iki ay. Hazır da Kâbe’desin, Rabbim’e dua eder misin, büyükşehir adayı olabilmem için!’; Şadi bu, taşı deliğine koymasıyla ünlü, ricanın altında kalır mı: ‘Ali Başkan, sen bu seçimde treni çoktan kaçırdın dostum. Az önce Aziz Duran’ı gördüm. Eşi, kardeşi, yeğeni, koruması, şoförüyle birlikte tavaftaydı.  Sen böyle aracı tefeci kullanana kadar Aziz Başkan ailesiyle beraber gelip işi bitirmiş gördüğüm kadarıyla. Sen artık başka bahara koçum!’ Netice mi? Şadi’nin de öngördüğü üzere, o seçimde Aziz Duran üçüncüye aday yapılacak ve seçimi açık ara kazanacaktır.

Kendisiyle de dalga geçmesini bilir yeri geldiğinde. 2004 ağustosunda Üsküp’ün meşhur çınarı altında çorba keyfindeyiz grup olarak. Türk garson bir tas çorbayla gelir, şöyle bir bakar hepimize ve adeta bir tencere büyüklüğündeki çorba kâsesini bizim Şadi’ye servis eder. Ekibin başı olarak ben sorarım: ‘Kardeşim bu çorbanın adı nedir?’; ‘Üsküp’ün meşhur dana çorbası ağbi; dana eti tillenerek yapılıyor, çok lezzetlidir!’, sormaya devam ederim ben: ’Niçin başkasına değil de Şadi Bey’e götürdün ilkin?’; garsondan önce Şadi Tanış, şöyle bir etrafı süzüp sonra bakışlarını kendi üzerine yoğunlaştırarak cevap verir: ‘Garson kardeş danadan iyi anlıyor demek!’  

En karmaşık en karışık en kaotik durumlarda bile, ta aşağıdan dipten halktan bir laf ediverir: Deniz Baykal’ın o meşhur ve üzücü haberle konuşulduğu ve istifa ettiği gün, bizim Şadi, Ada Fikir Kulübü’nde, yüzünde o her zamanki muzip ifadeyle, Türk halkının dilinden gene teşhisini koyuvermiştir: ‘Türkiye’de hovardalık serbest, yakalanmak yasaktır. Yakalandın mı ceremeyi ödersin!’ 

Kuzey Bulgaristan’ın Dobriç ilinin Pazarcık’ından 1910’larda Adapazarı’na göçen Nalbant Abdurrahman Nuri Efendi’nin hem adını, ki tam adı Abdurrahman Şadi Tanış’tır, hem zenaat ve ticaretini torun Şadi, geliştirerek ve yayarak bihakkın sürdürmektedir. Nalbantlığa gelince; artık nallayacak at eşek öküz kalmadığından Şadi kardeşimiz daha çok sözü nallamaktadır zahir. Ama inşaat malzemeleri ticaretinde şehrin en iyi en geniş ve en derinlerindendir de, belli etmese de.

İçinde bulunduğu her ortamın neşesi, nüktesi, tebessümüdür Şadi Tanış. Neşeli adamdır, neşe dağıtan adamdır, neşe saçan adamdır o. Zaten eski bir manken ve hostes olan hanımefendiyle, Neşe Hanım’la evlidir. İnşaat mühendisliği tarafını, ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu oğlu Burak, çevreye bolca verdiği psikolojik destek tarafını yüksek lisanslı psikolog kızı Zeynep sürdürmektedir. 

Siyasi istikrarı dillere destandır. Kendisine göre o dümdüz bir Milli Görüş çizgisindedir. Babası merhum Sait Tanış ile beraber bir ömür MNP, MSP, RF, FP ve SP çizgisinden bir milim ayrılmadığını söylese de, hakkındaki rivayetler muhteliftir. On beş yıldır her cumartesi aralıksız toplanan Ada Fikir Kulübü arkadaşlarından Prof. Dr. Mustafa Kemal Aydın’ın ‘Daracık Bir Mavi’ adlı deneme kitabında da yer aldığı üzere… AFK üyelerinden Portre Yazarı Fahri Tuna’ya göre ‘Bizim Şadi’nin nikahı Saadet’te, nişanı HAS Parti’de, gönlü Ak Parti’dedir.’ Şadi Tanış da bu tanım ve tespite gülerek cevap verdiğine göre, galiba tanım da doğrudur.

Dili çözük adamdır Şadi Tanış; rahat adamdır, tam on ikiden dokunmayı sever.

Halkın dili, halkın gözü, halkın gönlünden bakmayı hissetmeyi ve söylemeyi de.

Bekler bekler ve taşı yani lafı yani sözü gediğine en zarif bir şekilde bırakıverir.

O bizim çevremizin söz saz ve laf ustasıdır.

Şadi Tanış; taşı gediğine koyan ustamız bizim.

7.8.2015

yazar-ismail-keskin-ada-fikir-kulubunde-soyleside-10.12.2011.jpg

Bu yazı toplam 1095 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim