• İstanbul 18 °C
  • Ankara 13 °C

Türk Edebiyatını Kuran Üç Sûfî Şair

Türk Edebiyatını Kuran Üç Sûfî Şair
Yunus Emre divanının ilk iki sayfası

Bu yazıda Türkçeyi yazı ve edebiyat dili hâline getiren, 13. ve 14. yüzyıllarda ömür sürmüş üç sûfî şairden; Yunus Emre, Gülşehrî ve Âşık Paşa’dan bahsedeceğiz. Anadolu sahasında gelişen edebiyatımızın temelini bu üç sûfî şair atmıştır. Yunus Emre, divanındaki şiirleri muhtemelen 13. asrın ikinci yarısında söylemeye başlamış bulunuyordu. Risâletü’n-Nushiyye adlı mesnevisini ise 1307 yılında kaleme aldığını biliyoruz. Gülşehrî 1317 yılında Attar’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserini serbest bir tercümeyle Türkçeye kazandırmıştır. 1330 yılında Âşık Paşa 10.000 beyti aşan büyük eseri Garibnâme’yi tamamlamıştır. Edebiyatımızın ilk verimleri nasihatname türüne ait eserlerdir. Bu durum, Türkçe konuşan insanların niçin bir edebiyata ihtiyaç duyduklarını gösterir: Dini talim ve telkin etme ihtiyacı nasihatname türüne ait eserlerin vücuda getirilmesine sebep olmuştur. Bu yüzden, bir önceki yazıda belirttiğimiz gibi dilimiz ve edebiyatımız dinimizden neşet etmiştir.  Bu gerçeğe rağmen mesela Fuad Köprülü, Selçuklu sarayında kasideler söyleyen bir şair olduğunu ileri sürdüğü Hoca Dehhânî’yi klasik edebiyatımızın temeline yerleştirmiş ve onu edebiyat âlemine “lâ-dinî” şiirler söyleyen bir şair olarak tanıtmıştır. Köprülü sonrasında yapılan çalışmalar Hoca Dehhânî’nin 14. asrın ikinci yarısında yaşadığını ortaya koymuş ve Köprülü’nün bu tezi çökmüştür. Dolayısıyla Türk edebiyatı Müslümanların hassasiyeti doğrultusunda teşekkül etmiş bir edebiyattır.  Kurucusu ise sûfî şairlerdir.

Türkçenin Gönlü ve Ruhu: Yunus Emre

Edebiyatımızda ilk divan ve mesnevi sahibi Yunus Emre’dir (1240-1321). Ondan önce Anadolu sahasında Türkçe yazan kayda değer hiçbir isme rastlamıyoruz. Bundan dolayı edebiyatımızın kurucusu olarak tek bir isim belirtecek olsak Yunus Emre’yi zikredebiliriz. Mevcut veriler Yunus Emre’nin hudâyinâbit bir şair olduğunu gösteriyor.  O Türkçenin ruhunu ilk kez keşfedendir, Türkçe yazmış olan herhangi bir selefi yoktur. Buna mukabil ilahî bir lütufla Türkçeyi gönül dili hâline getirmeye muvaffak olmuştur. Manen beslendiği isimlerin başında Tapduk Emre (k.s) gelir. Bir şiirinde “Baba Tapduk manisin saçdık elhamdülillah” der. Yunus Emre’nin tahsil gördüğü, sanıldığının aksine ümmi olmadığı, Arapça ve Farsça bildiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Divanında Mevlânâ hazretlerinden ve Sâdî-i Şîrâzî’den tercüme ettiği şiirler vardır. Bilhassa Hz. Mevlânâ’nın tesiri belirgindir.

Yunus Emre, Türkçeden başka dil bilmeyen halka tevhidi, güzel ahlakı ve aşkı telkin etmiştir. Daha çok aşktan bahsetse de onun bazı şiirleri manzum birer ilmihal gibidir; dinin vecibelerini, peygamberler tarihini, tasavvuf umdelerini konu edinir. Yine birçok mısraı Kur’an-ı Kerim ayetlerinin ve hadis-i şeriflerin meal ve tefsirinden oluşur. Sık sık ölümden, dünyanın bir gurbet yeri olduğundan ve gönül kırmamak/yıkmamak gerektiğinden bahseder.

Yunus Emre geleneğimizde çok sevilmiş, mektep olmuş bir şairdir. Çağdaşları üzerinde tesiri vardır. Sonraki dönemde onunla aynı mahlasa ve üslûba sahip birkaç şair daha çıkmıştır: Âşık Yunus ve Said Emre gibi. Bu şairler ile Yunus Emre’nin yazdıkları zamanla birbirine karışmıştır. Kaygusuz Abdal, Ümmi Sinan, Niyâzî-i Mısrî ve İsmail Hakkı Bursevî (kuddise sırrıhum) gibi isimler de Yunus Mektebine dâhil edebileceğimiz sûfî şairlerdir.

Devamı: https://www.edebifikir.com/fikir/turk-edebiyatini-kuran-uc-sufi-sair.html

Bu haber toplam 286 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim