“Bu dava da gösteriyor ki, Türkiye’de adaletin tesisi birinci öncelikli mesele haline gelmiştir”
Davanın açılış süreci, sıradan, olağan bir tazminat davası ile karşı karşıya olmadığımızı açıkça göstermektedir.
Bir köşe yazısında sadece 2 komutanla ilgili eleştiri sözkonusu iken, 312 generalin davaya dahil edilmesi ve hepsine tazminat ödenmesi yönünde karar tesisi bir düşüncenin ve basın kurumunun en ağır şekilde cezalandırılması şeklinde yorumlanabilir.
Başka mesleklerle, görevlerle ilgili bu şekilde sonuçlanmış bir dava ortada yokken, 312 generalle ilgili davanın bu şekilde sonuçlanması zihinlerde soru işaretleri bırakmaktadır. Generaller hukukun neresinde? Benzer bir davayı her hangi bir mesleğe mensup olanlar açsa idi, nasıl bir sonuca varılırdı?
Bir köşe yazısı ile 312 general hedef alındığından mı dava açıldı, yoksa 28 Şubat sonrasında Türkiye’nin yeni bir yola sokulması için yürütülen bir operasyonla mı karşı karşıyayız?
Bu orantısız tazminat cezası adaletle ve hukukla asla bağdaştıralamaz. Kaldı ki, yazıda kişilere yönelik, doğrudan şahsiyet haklarını rencide edici bir ifade kullanılmadığı görülmektedir.
Kamuoyuna mal olan darbe günlüklerinde, bu davanın açılış süreci ile igili net bilgiler varken, bir gazetenin susturulmasına yönelik bir operasyon olduğundan şüphe yokken, mahkemenin bunu dikkate almaması, izah edilebilir değildir. Bunun tek izahı, yargının bütünüyle 28 şubat parantezinden çıkamaması olabilir.
Bir kaç generali hedef alan bir eleştiri bütün generallere teşmil edilebiliyorsa, basının eleştiri hakkı kolaylıkla ağır cezalarla ortadan kaldırılabilir demektir. Bu endişe verici durumun iç hukuk yoluyla, Yargıtay'da giderileceğini umuyoruz.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.