Bu yalnız edebiyat için değil, Türk düşüncesi de “millet” bağını, değerlerini ve tarihini dışladı. Edebiyat ilk önce yüksek kültür içinde sonra da toplumun tüm kesimine yayılarak modernitenin meşrulaştırıcısı, propagandisti ve taşıyıcısı oldu. Modernite kendi kültürünü dolayısıyla edebiyatını üretti. Uzun asırlar dünyada “denge kuran” Türkler, modernite sonrasında farklı dengelerin arasında yer kapmak için çaba harcıyor. Edebiyat bu hazin tabloyla ilgilenmiyor. Başkalarının kurduğu kültürün, dengelerin taşıyıcılığını yapıyor.
2. Günümüz Türk hikâyesine yapılan hayattan ve insandan kopuk eleştirisine nasıl yaklaşıyorsun?
Hikaye ve genel olarak edebiyat tarihten kopuk. Millet gerçeğinden kopuk. Bu kopukluk zaten edebiyatın ontolojisiyle ilgili. Modernleşme bu kesintinin, irtibatsızlığın başladığı yerde ortaya çıkmıştı. Edebiyat kanonunun da bunda etkisi büyük. Tarihi, insanı ve milletiyle bağını diri tutanlar tercih edilmiyor. Bu, yüksek millet olma idealleriyle ilgili bir şey aslında. Kıymet vermek, kıymet ölçülerini belirlemek… edebiyatın işlevi başka ne olabilir ki? Günümüz edebiyatı kendi belirlediği kıymet ölçülerini kullanmıyor. Değer yargılarını tarih ve millet bağı belirlemiyor. Edebiyat, düşünce iddia sahibi olma ile ilgilidir. Bugün Türkiye’de kültürel, siyasal, fikri planda tıkanıklık var. Bunun ana mesele yapılması gerekir.
3. Kadın öykü yazarlarını niçin eleştiriyorsun? Erkek öykü yazarları benzer bir eleştiriden muaf mı?
Batı dışı modernliğin en ileri aşamasını yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz toplum yapısı, tüketim ve popüler kültür standartlarını Avrupalıların üzerine çıkarmak üzere. Burada kadın veya erkek diye ayrım yapmak anlamsız. Son yıllarda kadınlar çalışma hayatında olduğu gibi yazıda da ön planda. Kadınların edebiyatımıza, kültürümüze, dilimize katkıları neler oldu? Sorulması gereken bu. Birörnek hayatlar, çocukluk, nostalji, anı, monolog… Kadın, erkek edebiyatımızın dönüp durduğu tematik eksen bu kadar. Turgut Cansever, “Bir eser ancak sanatkarın varlık tasavvurunu, kozmik sezişiyle eriştiği realiteyi yansıttığı zaman sanat eseri düzeyine ulaşır.” der. Sorun yalnız edebiyatta değil tabi düşünce ve siyasette de. Kozmik seziş, varlık tasavvuru… Bunlar zihinlerde kaygı üretmiyor.
4. Senin en sevdiğin hikâye yazarları kimler?
Ben, Ömer Seyfettin, Refik Halid Karay, Sabahattin Ali, Sait Faik, Mustafa Kutlu, Hüseyin Su, Necip Tosun’u severim.
5. Tezgâhta neler var?
Sonbaharda Edebiyatta Türkün Düşüncesi – Günümüz Edebiyatının Fikrî Arka planı çıkacak nasipse. Şu an Türk Düşüncesinde İslam üzerine çalışıyorum. Onu da bu yıl yayımlamayı planlıyorum. İsmet Özel üzerine hazırladığım biyografi devam ediyor.
8 Temmuz 2011































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.