• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C
  • İzmir 22 °C
  • Konya 21 °C
  • Sakarya 23 °C
  • Şanlıurfa 24 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 22 °C
  • Bolu 22 °C
  • Bursa 25 °C

TYB AKADEMİ Eğitim, Felsefesi ve Sorunları sayısının editörü Prof. Dr. Necmettin Tozlu'dan: Değişen Dünyada Eğitime Biçilen Rol

TYB AKADEMİ Eğitim, Felsefesi ve Sorunları sayısının editörü Prof. Dr. Necmettin Tozlu'dan: Değişen Dünyada Eğitime Biçilen Rol
TYB AKADEMİ Eğitim, Felsefesi ve Sorunları sayısının editörü Prof. Dr. Necmettin Tozlu'nun bu sayıdaki giriş yazısı: Değişen Dünyada Eğitime Biçilen Rol

Sanayi inkılabıyla başlayan batılı kapitalist gelişme modeli, temelde rasyonaliteye dayanır. Rasyonalite, üretim için araçları düzenlerken insanı da bir nesne olarak ele alır. Bugün küreselleşen dünyada her şeyin pazara indirgendiği çağdaş kapitalizmde insan hayli daraltılmış, maddeye, özel mülkiyete göre odaklandırılmıştır. Batı tarihinde, insan hakları üzerinde düşünülürken bunlar, kapitalist sınıfın hakları olarak algılanmış ve ilk insan hakkı olarak da mülkiyet hakkı temel bir hak olarak görülmüştür. Bu, hem Avrupa hem de Amerika geleneğinde tabii, vazgeçilmez, siyasi ve yasal bir hak olarak anlaşılmıştır. Mal bu anlayışta bu yüzden temeldir. Hayatı belirler. Hareketi, rekabeti, üretimi, verimliliği sağlar ve bunların rasyonalitesini oluşturur. Tüm bunların devamını dinamik kılan maldır, hizmetlerdir, bunların üretimi ve dağıtımıdır. Kapitalist ideoloji bu rasyonalitenin dışında herhangi bir değer kabul etmez. Zaman zaman yer verdiği kavramsal insanî açıklamalar stratejiden öteye geçmez. Çünkü kapitalizmde felsefi anlamda eylem, insanı motive eden çıkar ilişkisine dayanır yahut bir tutku halini alan herhangi bir ilgimize, isteğimize. Bu anlayış, şahsiyeti bütün zenginliği içerisinde kavrayamamakta, dolayısıyla insanı daraltmakta, onun pek çok potansiyelini yok saymaktadır. Burada karşımıza çıkan şu: Yoğunlaşılan mal ve üretimi; dağıtımı, bunun rasyonalitesi bu doğrultuda bir bilgiyi gerekli kılar. Pazarda var olmak, bunu sağlayabilmek için emtia öncelenir. Emtianın özellikleri, üretimi, iletimi, benzerlerine üstünlükleri, getirisi vs. Eğitimse bu yapıyı var edecek bilgiyi oluşturur. İnsan; insanın inançları, değerleri,  istekleri vs artık bu doğrultuda şekillendirilir, yönlendirilir. Çünkü mesele onların sisteme katılmalarıdır. Katılım böylece istekliliğe dayalıymış inancına yaslanır. Dolayısıyla sistem öncelenir ona adapte olunur. Sistem neyi değiştirmek isterse onu kolayca değiştirir. İnsanlar bu gibi durumlarda inançlarından, değerlerinden taviz verir, bunları değiştirirler. Bugün AB’de yapılan budur. AB genelde, bilgiye dayalı dünyanın en büyük, en güçlü, en dinamik ekonomisini amaçlamaktadır. Bunun için AB’ye dâhil bütün milletlerin bu amaç doğrultusunda kendilerini düzenlemeleri, bağlılıklarını ortaya koymaları beklenir. Komisyon bu inançtadır. İşte AB bu ve benzeri amaçlarını gerçekleştirmek için farklı araçlar kullanmaktadır. Bunlardan en önemlisi eğitimdir. Erasmus, Comunius vs. gibi projeler bu amaçla devreye sokulur,  yaygınlaştırılır ve desteklenir.

Dünya değişiyor. Hatta üretim, dağıtım, mal ve hizmetlere dayalı ekonomik yapılanma da değişiyor, üretim – tüketim yayına dayalı bu tür ekonomik faaliyetler artık bilgiye yaslanan, bilginin rehberliğinde yaşayan bir anlayışa kaymaktadır. Bilgi böylece kârı,  üretimi artırabilecek, onu daha sofistike hale getirebilecek bir araç, bir ticaret eşyası halini almıştır. Haliyle gerek yatırımcılar, gerek idareciler vs. hep isteklerine uygun, amaçlarına götürecek bilgiyi kullanmaktadır. Böylece kapitalizm bilgiyi de artık üretim ve tüketimin önemli bir elemanı haline getirir, “bilgi yönetimini” dağarcığına ekler.

Bu, eğitimin rolünü ve işlevini de değiştirir. Artık eğitim;  gençleri, yeni kuşakları adapte etme yanında, yetişmekte olanların bilgiye sahip olma, onu kullanabilme yeteneklerinin de kazandırılmasını yüklenir ve bu, hayat boyu sürer. Buna eğitimin pazarlaştırılması denir.[1]

Böyle bir anlayışla amaçlanan, insanların daha sıkı ve bütünüyle kontrole alınmasıdır. Modernizmin rasyonaliteyi taşıdığı,  sonuçta mal ve hizmetlerin, eşyanın kullanımı gibi insanların da araçlaştırılıp kullanıldığı görülmektedir.

Z. Bauman, Consuming Life (2007), adlı eserinde meseleyi şöyle değerlendirir:  “Tüketici toplumun üyelerinin kendileri aslında ticaret eşyalarıdır. Ve onları o toplumların gerçek üyeleri yapan, bir ticaret eşyası olmanın niteliğidir. Kendini satılabilir bir ticaret eşyası haline getirmek bireysel bir görevdir.”[2]

Gerek AB, gerekse sosyal-siyasi ve ekonomik örgütler, mesela Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO ), Dünya Bankası (WB ), Uluslararası Para Fonu (IMF ) insanlara istediklerini yaptırmak, onların bu doğrultuda davranmalarını amaçlamalarını sağlamak için eğitimi kullanmaktadırlar. İnsanların değerleri, inançları şekillendirilmekte ve yönlendirilmektedir. AB de eğitimi ele alıp, yeniden yapılandırırken, bu mantığı ve anlayışı kullanmaktadır. Burada ferdin eşya endeksli oluşumu söz konusudur. Böylece yeni eğitime; pazarın yani kapitalist üretimin bir aracı olma işlevi yüklenir.

Bütün bunlar bizi şuraya götürür: İster insanları; değerlerini, inançlarını yönlendirebilecek ortamlar yoluyla, yani bu ortamları hazırlayarak; isterse çıkarları, hâlihazır istekleri tatmin ederek, bunların yolunu açarak yönlendirelim, neticede insanî olanı örtmek, ertelemek ve onu bir araç haline getirmekle yapılan her türlü açık yahut kapalı yapılandırma kabule şayan değildir. Eğitim burada insanı, başkalarının isteklerinin nesnesi haline getirme aracıdır. İnsan da bir kere, başkalarına araç olduğu sürece değer aldığına inanırsa, bu nesne olma hali devam eder. İnsanın kendini araç konumunda görmesi, böyle idrak etmesi önemli sonuçları olan bir meseledir. Şöyle ki, böyle bir insana artık sorumluluklar yüklenemez. Çünkü o, kendini hep piyasaya göre ayarlayan, pratik çıkarlar peşinde giden birisidir. O, bir şahıs, şahsiyet değildir. Özgür birisi değildir. Aksine o, emre amade bir araçtır. Bunu bekler, yeteneklerini, bilgisini bunun için kullanır. Şimdi ABD, Rusya yahut AB dünyayı öncelikle ekonomik olarak dize getirmek, dünyanın en rekabetçi, en dinamik, en güçlü ülkesi olma, tüm bunları bilgi temeli kılma amacındaysa ki, bunda şüphe yok, eğitimi insanların değer ve inanç dünyalarını bu yolda dönüştürme aracı olarak kullanacaklardır. Bu da insanı merkezden düşürmektir. İlk bakışta bütün bunlar gücün hayrına,  çıkarına gibi görünüyorsa da, araçlaşmış insan, sorgulama ve tefekkür etmede fazla etkin olamayacağı için, netice gücün de aleyhine tecelli edecektir. Bu hal şöyle bir probleme de meydan vermektedir: Kişi kendisini bir araç, başkalarının emrine hazır bir gölge varlık olarak görürse, bu hale getirilmişse, o, artık kendisi değildir, kimliksizdir ve hiçbir eylemi kendine ait değildir. Kendini ve değerler dünyasını da herhangi bir ölçüye vuramaz, sorgulayamaz, düşünemez. Dolayısıyla ciddi bir eylemin sahibi de olamaz. Böylece başlangıçta insanları araçlaştırarak ekonomik çıkar, kâr elde etmek amacıyla yola çıkan güçler, neticede onu kaybederek kâr hanelerini kapatır hale gelmişlerdir!

İnsan, ancak kendisi olduğunda insan olur. Potansiyeline sahip olur. Mesul, sorumlu bir varlık olur. İlişkiler, sorumlu kişiler arasında anlamlıdır, anlaşılabilirdir. Hür dünya sadece mesul, kişiliğinin şuurunda olan, düşünebilen, eylemi kendine ait insanlarla kurulabilir. Ve ancak böyle bir dünya insanîdir ve yaşanabilir bir dünyadır.              

 

 

[1] K. Roth, Demokrasi ve Pazar İçin Eğitim, Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi,  6-8 Mart 2009, Ankara/TÜRKİYE, 359

[2] A.g.m, 360

Bu haber toplam 1320 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim