• İstanbul 16 °C
  • Ankara 18 °C

TYB Bursa Şube Başkanı MENGÜŞOĞLU: Sanatın edebiyatın bir misyon yüklenmesi gerekir

TYB Bursa Şube Başkanı MENGÜŞOĞLU: Sanatın edebiyatın bir misyon yüklenmesi gerekir
16. Olağan Genel Kurulu'nu gerçekleştiren Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi'nin yeni başkanı, şair, yazar Metin Önal Mengüşoğlu oldu. Mengüşoğlu şubede yapılacak faaliyetlere dair sorularımızı cevaplandırdı.

-Okuyucularımız ve üyelerimiz için kendinizi tanıtabilir misiniz?

-1947 yılı Mayıs ayında Elaziz’de doğmuşum. Kökenim Dersim ve Harput izdivacından meydana gelir. Diyarbekir’de ilk mektebi, Malatya’da orta ve liseyi okudum. Daha o yıllarda başlayan okuryazarlığımı merkez mecmualara şiir, hikâye, denemeler göndererek başlattım.

Necip Fazıl ile o tarihte tanıştım, bir şiirini okuyarak konferansında onu ben takdim ettim. Benim için bir dönüm noktası oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. İstanbul yıllarında Necip Fazıl’ın evinde edebiyat sohbetlerine katıldım. Sezai Karakoç üstadın Diriliş yazıhanesinde ve Marmara lokalindeki sohbetlerinde de bulundum. Resmi, legal işler yapmadım. Memleketimde hukuk ayaklar altında diye düşündüğümden onu meslek edinemedim. Küçük çaplı ticaretlerle maişetimi temin ederek BAĞ-KUR’dan emekli oldum. Zaten daha ilk mektepten itibaren resmi müfredata karşı ciddi tepkilerim vardı. Hukuk diplomasını da bu sebeple yırtıp attım kullanmadım. Diplomalarını yırtan şair diyorlar bana.

1980 tarihinde Bursa’ya yerleştim. Okuryazarlık, kültür programları benim bütün hayatımın yegâne meşguliyetidir. Şiir, hikâye, roman, deneme, biyografi dallarında bu tarihe kadar toplam otuz dokuz esere imza attım. Yazı hayatımın altmışıncı, yayın hayatımın ise ellinci yılı 2023 idi. Liseli yıllarımda Malatya’da üç dergi çıkardık arkadaşlarımla.

Sonraki yıllarda ise Kriter, Varide ve Kelime dergilerinde bizzat bulundum. Birçok dergide yazı ve şiirlerim yayımlanmaya başladı. İlk eserim fakülte yıllarında 1973 yılında Gavur Kayırıcılar adlı bir hikâye kitabı idi. Son eserim ise bütün hayatım ve eserlerimin bir zübdesi, dolaylı bir hatıra kitabı olarak dört cilt halinde Eser Söyleşi başlığıyla Okur Kitaplığı Yayınları arasında çıktı. Hepsi Asyalı Ozan alt başlığıyla Diken Üstünde Bir Hayat, Şehirdeki Yabancı Bendim, Düşüncenin Has Odasında, Kültür Edebiyat ve Siyaset dört ayrı kitabın isimleridir.

-Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi olarak, şehrin kültür, sanat, edebiyat hayatına ne tür katkılar sağlamayı planlıyorsunuz?

-Türkiye Yazarlar Birliğine başkan seçilince ömrümün ilk legal münasebetidir demiştim. Birliğin zaten yönetim kurulu azasıydım. Genç kardeşlerimi biraz da teşvik maksadıyla başkanlığa evet dedim. Şubemiz bütün politik ve ideolojik bagajlardan uzak durarak benden önceki yönetimler tarafından müthiş bir performans göstermiş ve Bursa’nın en seçkin gönüllü kuruluşu sıfatını kazanmıştır.

Benim dönemimde gençlerin performansına ulaşmak zor görünse de, Rabbim ömür, sağlık ve nefes verirse bu şehrin bir başşehir olduğu hakikatini evvela yeniden kazandırmalı diye düşünüyorum. Bursa bir Avrupa şehridir diyerek daha önceki yöneticilerin bir kompleksle muhtelif bölgelere astıkları tabelaları yalanlayan, Osmanlının kurucusu kimliğini yeniden hatırlatan faaliyetlere ihtiyaç duyuyorum.

Ancak bunun nostaljik bir tatmin maksadına dönük değil, ileri ufuklara ışık tutan bir rehberlik olması gerektiği de unutulmamalıdır. Bursa’mızın emsalsiz tabiatı ise yanlış ve çarpık yerleşimler neticesinde ciddi tahribata uğratılmıştır. Arkadaşlarımızla omuz omuza vererek şehri yönetenleri tarih ve tabiatı ve de yerli kültür atmosferini korumaları yönünde uyarmak boynumuzun borcudur.

Her kültür bir medeniyetin unsurlarını taşır. Anadolu’nun Müslüman kültürü de yeknesak ve tektip bir hususiyet göstermez. Çok büyük ve zengin bir kültür definesidir. Bu definenin en büyük ayaklarından birini taşıyan Bursa’da sanatın her dalında yetişmiş yetkin ustalar yaşamaktadır. Yalnızca geçmişi değil bugünü de Bursa’nın bir üstatlar şehri olduğunu her haliyle sergiler. Bütün bu değerleri yeniden gündem yapacak faaliyetler bizi beklemektedir; Rabbim yardımcımız olsun, yalnızca O’na kulluk eder ve yalnız O’ndan yardım umarız.

-Şehrin tarihi mekânlarını, eserlerini, düşünürlerini ve önemli yazarlarını genç kuşaklara tanıtmak için ne tür faaliyetler yapacaksınız?

-Benden önceki dönemlerde bu manada çok ciddi adımlar atılmıştır. Elbette onların arkası gelecektir. Osmangazi Belediyesi’nin tahsis ettiği Seyyit Usul Dergâhı olan mekânımızda Bursalı Şairler Kütüphanesi açılmıştı. Buna hikâye ve romancılarımızın yanında ilim insanlarımızın eserlerini de katarak genişletmek ve sahada çalışmak isteyen ilim ve sanat yolcularına rehberlik etmek amacındayız.

İnsanı kuşatan zaman ve mekân unsurları İbn-i Haldun’un tanımlamasıyla “Coğrafya kaderdir” mottosunu doğurmuştu. Şair ne diyordu: “İnsan yaşadığı yere benzer.” Bu bakımdan hususiyle Bursa Sur İçi mahalleleri ve aralarda mevcut kadim konak, medrese, cami, tekke, kabristan, hazire ve buralarda yaşamış ve halen kabir ehli olarak yaşayan ilim, sanat ve düşünce insanlarını unutmamanın, unutturmamanın en doğru yolu ve yordamı nedir? Yalnızca şehirdeki bir sokak yahut caddeye onlardan birinin ismini vermekle görev yerine getirilmiş olmaz. Yahya Kemal’in meşhur sözüne müracaatla söyleyelim: “Kökü mazide olan atiyim.” Buradaki ruhu gerçekleştirebilmek onların eserlerini günümüze, gerekirse günümüzün diline çevirerek geçmiş ile bugün arasında ciddi bir irtibat kurmak gerekmektedir. Şairlerin, yazarların, düşünce insanlarının ve en önemlisi Türkiye Yazarlar Birliği’nin neredeyse birinci vazifesi budur diye düşünüyorum. . Ancak bunu fanatik bir bakışla yalnız hamasi, folklorik ve sloganik bir bağ olarak bırakmamalıdır. Biz bir yazar kuruluşuyuz. Öyleyse eli kalem tutan bu yola fıtri temayülü bulunan genç insanların takibini de yapacağız inşallah. En büyük arzum onlara tecrübelerimi aktararak rehberlik etmeye çalışmak olacaktır.

-Gençlere edebiyatı sevdirmek, olan ilgilerini artırmak amacıyla üniversite ve eğitim kurumlarıyla nasıl bir iş birliği kurmayı düşünüyorsunuz?

-Açıkçası eğer doğrudan kendi bünyemizde kendimize yetecek kadar bir birikim sahibi değilsek, bu birikimi her gün bir çentik daha yukarıya çekici çabaların ardına düşmemişsek, başka çevrelerden umulan destek gelse bile işe yaramayacaktır. Üniversitelerin kışla gibi yönetildiği dönemlerde hem öğrenciydim hem de daha sonraki yıllarda aynı minval üzere faaliyet gösterdiklerinin şahidiyim.

Evet, bugün artık kısmen kırılmış bulunan o katı yapı belki bize kapılarını önceki zamanlara göre biraz daha erken açacaktır. Onlar yeter ki kapılarını açsınlar biz oradan girmeyi biliriz. Aşırı politik ve ideolojik kamplaşmaların memleketin düşünce ve sanat hayatında açtığı yaraları halen tedavi edebilmiş değiliz. Oysa biz adı üstünde gönüllü bir kuruluşuz. Yarım yüzyıla yaklaşan ömrümüz içerisinde Rabbim acil şifalar ihsan eylesin sevgili kardeşim D. Mehmet Doğan’ın güzel ahlakı aynen kuruluşumuza da yansımış ve tertemiz bir intiba bırakmıştır.

İyi ahlaklı her kuruluş bizimle çalışmak ister diye düşünüyoruz. Bu sebeple elbette bizim kültürün, sanatın, düşüncenin, folklorun hülasa bütün medeni ve iyi ahlak örnekleri çabaların arasında katkımız olsun isteriz. Müfredatı yabancı olan mevcut eğitim kurumlarının öğrencileri, öğretmenleri bizim  kardeşlerimizdir. Tek bir insanın değeri bütün kurumlardan üstün tutulmalıdır. Allah’ın en güzel surette yarattığı her insan biriciktir. Bu bakımdan insanı ruhen yaşatmak ve yüceltmek arzusundaki her kurumla yıldızımız barışık olacaktır. Yeter ki duyguları ulvi düşünceleri selim olsun.

-Bursalı edebiyatçıları şubeniz çatısı altında toplamak için şairlere ve yazarlara ulaşmak ve iş birliği yapmak için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

-Şüphesiz bu bir bayrak yarışıdır. Zaten Bursalı, Bursa’da yaşayan maruf şair ve yazarlar bizim azalarımız arasındadırlar. Ancak burada mesele yeni yetişen, eli tutulması gereken genç yazar namzetlerine nasıl ulaşılacağı hususu olmalıdır. Bunun üzerinde durmayı düşünüyoruz. Belki kimi yarışmalar açarak onları tespit edip aramıza katmak, başka yarışmalarda derece almış genç şair, yazar kim varsa onların da takipçisi olmalıyız.

Türkiye Yazarlar Birliği genel merkezi ve şubeleri bugüne kadar politik ve ideolojik sebeplerle kimseye kapılarını kapatmamıştır. Bizim dışımızda memleket kültürüne katkı veren, insanları aydınlatmak için yazan çizen kim varsa hepsi bize azalarımız kadar eşit uzaklıktadır. Böyle düşünerek çalacağımız herhangi bir kapı bulduğumuzda, selamı ilk verenin bizim olmamız gerektiğine olan inancımız bizi ilk adımı atan kişi ve kurum yapacaktır. İnsan muhtaç bir yaratıktır. Her ihtiyaçtan müstağni olan yalnız Allah’tır. Bu sebeple işbirliği ve işbölümü emanet, liyakat ve ehliyete riayet edildiği müddetçe hepimiz için zaruridir.

Her insan biriciktir demiştik. Kimi musiki, kimi resim, kimi edebiyat, kimi de fen ve teknoloji sahalarında kabiliyetli yaratılmışlardır. Bir yazar kuruluşu musiki, resim, heykel, folklor, fotoğraf, tiyatro, sinema gibi sanatın hatta her türlü zanaatın da takipçisi ve destekçisi olmalıdır. Elimizden geldikçe, gücümüz yettikçe alakalarımız bu istikamette seyredecektir inşallah.

-Kültüre, sanata ilgi duyan vatandaşlarımızın kendilerini geliştirmeleri için şubede ne tür kurs ve eğitimleri yapacaksınız?

-On yıla yakın zamandan bu yana şubemiz Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığıyla ortak yüksek lisans ve doktora seviyesindeki yabancı öğrencilere dersler vermektedir. Bizzat katıldığım derslerde çok yüksek verimlerin alındığını görüyordum. Şehir içerisinde ise özellikle meraklı ve amatörce çalışanlara dönük şiir ve yazarlık atölyelerinin işlevsel kılınması hususunda bir başlangıç adımı atmaya ihtiyaç vardır. Öteden beri yetkili hocalarımızın rehberliğinde sürdüğümüz çeşitli okumalara ilave olarak hikâye okumalarını da katmak istiyoruz. Kanaatim odur ki Mehmed Akif ile başlayarak, Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç üstatların emanetlerini yeni nesillerle daha köklü ve derinden buluşturmak, tanıştırmak bir görev olarak üzerimizde durmaktadır. En önemlisi yeni zamanlarda ortaya konulan edebi, fikri ve ilmi her tür eserden evvela biz yöneticiler haberdar olmalı aynen elde edilen hamuleyi genç nesle de aktarmalıyız. Ne diyordu Roger Garaudy: “Ataların yaktığı ateşin küllerini deşiştirerek burada ne tür yakıt kullanılmış diye meraklarımızı yanlış yönlendirmek yerine, onların yaktığı ateşi yanar tutmayı sağlamalıdır.”

Daha önce Bursevi, Yunus, Niyazi-i Mısri divanları, Mesnevi, Safahat okumaları yapıyorduk. Sezai Karakoç adına her yıl Bursa Edebiyat Günleri ihdas etmiştik. Bir Vefadır Yaşamak başlıklı özellikle yaşayan şair, fikir adamı ve yazarlarımıza dair hatırlama günlerimiz vardı. Fikir Zanaatkârları, Edebiyatın Şaheserleri, Batı Düşüncesi Seminerlerimiz aynen sürdürülecektir. Yalnızca Bursa’nın değil bütün Türkiye’nin kültür muhitleri bizi izlemeye devam etsin sürprizlerimizle Allah’ın izniyle daima yolda olacağız.

                                                                                                                              Mahmut Erdemir

2-150.jpg

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 507 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim