TYB Şanlıurfa Şubesinin düzenlemiş olduğu Şiir ve Sıra Gecesi Şölenine GAP Kalkınma İdaresi Başkanı Sadreddin Karahocagil, Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç, TYB Onursal ve Şeref Başkanları Mehmet Doğan ve Şanlıurfa eski Milletvekili M.Atilla Maraş, TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz, çeşitli illerden gelen TYB üyeleri Hatay eski Milletvekili Dr. Mehmet Sılay, Mahir Adıbeş, Mahmut Bıyıklı, Muhsin Mete, Ahmet Fidan, Salih Lütfü Şengül, Abdulvahap Akbaş, Vedat Güneş, Ferhat Koç, Mehmet Kurdoğlu, Yusuf Turan Günaydın, İbrahim Eryiğit, Erbay Kücet, Fatih Gökdağ, Şükrü Can, Sami Terzi, Fatih Uğurlu, Mehmet Oymak, Halep Yazarlar Birliği üyesi M.Askeri, TYB Şanlıurfa Şube Başkanı Cuma Ağaç, Yönetim Kurulu üyeleri Selami Yıldız, Müslüm Abacıoğlu, Abdülkadir Karacabey, Mahmut Kaya, Seyit Ahmet Kaya, Eyyüp Azlal, Yunus Emre Gayberi, Mehmet Akbaş, Gül San, Faruk Kazancı, Mehmet Emin Özçınar, Mehmet Polat, Veysel Polat, Mehmet Talat Akay, İbrahim Toru, İshak Polat, Remzi Kara, Muharrem Çelik, M.Emin Karahan, Yusuf Demirkol, Hüseyin Güzel, İl Genel Meclisi Başkanı Mustafa Yavuz, Sıtkı Aloğlu, Harran Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof.Dr.Erdem Işıkay ve Prof.Dr.Abdullah Ekinci, şair ve bestekarlar Bedirhan Kırmızı, Abdi Çakıcı, Musa Kaldı, Ahmet Bekler ve bazı sanat severler katıldı.
Konuklara teşekkür
Gecede teşekkür konuşması yapan GAP Kalkınma İdaresi Başkanı Sadreddin Karahocagil, yazarlar, sanatçılar ve hoş düşünenlerle bir arada olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek herkese teşekkür etti ve misafirleri Şanlıurfa’da ağırlamaktan mutlu olduklarını söyledi.
TYB Şanlıurfa Şube Başkanı Cuma Ağaç ise, konuklara şiir şöleni ve gerçek bir Urfa Sıra Gecesi sunacaklarını hatırlatarak, öncelikle birbirinden çok değerli konuklara Şanlıurfa’da bizlerle olduğu için çok teşekkür ettiğini ve kısaca gerçek sıra gecesinden biraz bahsedeceğini belirtti.
Sıra Geceleri çığırından çıkmasın
Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi Başkanı Cuma Ağaç, sıra gecesinin esnaf ve sanatkarımızın ahilik geleneğine dayanan bir dayanışma gecesi olduğunu belirterek, “Sıra gecesi ortamı bir kültür ve eğitim ortamıdır. Sıra gecesi bir sohbet gecesidir. Sıra gecesi muhabbet gecesidir. Sıra gecesi keyfi bir eğlence gecesi değildir. Ama maalesef sıra gecesi adı altında bu yüksek faaliyetler unutuluyor, bunun yerine bayağı ve aşağı bir eğlence formu pompalanıyor. Sıra gecesi misafirlere ve bütün kamuoyuna yanlış tanıtılıyor. Öyle ki inanılmaz olaylar yaşıyoruz ve yaşatıyoruz sıra gecesi diye. Mesele açıkça anlaşılsın diye bu konuda yaşadığımız ve tanık olduğumuz somut örnekleri anlatacağım. İstanbul’dan bir gurup misafir gelmişti. Tabii ki Urfa’nın manevi havasını teneffüs etmeye gelmişlerdi. Onlara bir konuk evinde sıra gecesi yaşatmaya çalışırken neler çektik neler. ‘Antebin hamamları.., hele hele hele Anteplim…’ gibi parçaları çalıp söylemeleri öte dursun, yaptıkları kötü müzik iyi anlaşılmasın diyemi ne, bangır bangır hoparlörleri son ses açtılar; kulaklarımız uğuldadı. Bu da yetmedi odanın içinde gümbür gümbür davul çaldılar. Ardından bir de baktık hiçbirini tanımadığımız kadınlı erkekli bir gurup içeri daldı. Yağmur yağıyormuş dışarıda servis açtıkları grupları içeri alıyorlarmış başka yerleri yokmuş. Bizim üstümüze getirmişler. Tamam, anladık misafirperveriz misafir severiz de; ama ya o ellerindeki dolu dolu rakı bardaklarını da mı sevmek zorundayız? İyi bir de üstümüze döksünler! Neyse rakılarını bitirdiler kalktılar da misafirlerle karşılıklı rahat bir nefes aldık. Urfa sıra gecesini ‘asbab gecesi’ ile veya ‘oda kültürü’ çerçevesinde yaşananlar ile karıştıranlar dikkat etsin” dedi.
Sıra Gecesi keyfi bir eğlence gecesi değildir, sıra gecesinde alkollü içki içilmez
Cuma Ağaç, anısını anlatmaya ve konukları hem bilgilendirip hem güldürmeye devam etti;
“Bir nefes aldık ama ondan sonra da davulcular rahat bırakmadılar. İki davulcu iki yandan, bir yandan davula vurup öbür yandan ısrarla para istiyorlar; hem de misafirlerden. Rezil olmuşuz kimin umurunda. Ama onları tepemize salanlarda hiç mi kabahat yok. Davul meydan çalgısıdır; sıra gecesinde, oda orkestrasında ne işi var? Yani Urfalı atalarımız bize miras bıraktıkları bu sıra gecesinde odanın içinde davul mu çalıyorlarmış? Tövbe tövbe. Davulu da davulcuyu da kötüye kullanıyorlar. Urfa sıra gecelerinin bir kodeksinin yapılması gerekiyor. Hem de tez elden. Urfa Sıra Gecesi standardının tespit edilmesi gerekiyor. Sıra gecesi ekiplerinin sertifikalandırılması gerekiyor. Sıra gecesi uygulamalarının bu işlerin aslından esasından bihaber insanların eline bırakılması, sorumsuz bir arabesk hava estirmekle kalmıyor, Urfa’nın manevi sermayesi olan bu kadim kültürü git gide yozlaştırıyor. Saz sözün önüne geçiyor, davul da en öne. Sıra gecesi yaparken hem katılanları hem de çevredeki insanları, evlerinde dükkanlarında oturanları, etrafta sohbet etmeye çalışanları, eğlenmek yerine Halilürrahman’da cami avlularında, göl kenarında huzur ve sükun arayanları, hatta sokaklarda dolaşanları rahatsız etmemek gerekiyor. İlaveten Urfa kültürünü yaşamak için Urfa’ya gelen misafirlere Urfa’nın kültürel ve folklorik türkülerini çalıp söylemek gerekiyor. Urfa’ya gelen insanları oyun havaları çalarak kaldırıp oynatmak gerekmiyor.”
Sıra gecesi düğün evi değildir, göbek atılmaz, halay çekilmez
Yetkililere çağrıda bulunmayı da ihmal etmeyen TYB Şube Başkanı Ağaç, “Geçen yıl İl Kültür ve Turizm Müdürümüz Selami Yıldız, bu standardı oluşturmaya yönelik ‘Sıra Gezmeleri’ diye bütün komşu illere de hitap eden bir atölye çalışması düzenlemişti. Bir de kültür bahçesinde sazıyla ve de sözüyle örnek bir sıra gecesi sergilemişti. Ayrıca valilik de rahatsızlıkları gidermek için yazılı bir şeyler çıkartmıştı. Oldukça ümitlendik, ama memlekette tık yok. Ölü toprağı serpilmiş, derler ya, aynen ondan herhalde. Geçenlerde uluslar arası bir program çerçevesinde yapılan bir sıra gecesinde destursuz davul çalınıp halay çekilince programın uluslar arası boyutunu oluşturan yabancı misafirler son derece rahatsız olup çiğ köfteyi yemeden kalkıp gittiler. Tahminen söylemiyorum. Davul çalınıp halay çekilmesinden rahatsız olduklarını, çiğ köfte yesinler diye biraz daha oturmaları için ısrar ettiğimizde öğrendik. Bizde üzülüp büzülmekle kaldık; ne çekip gidenleri tutabildik ne kalkıp oynayanları oturtabildik. Yabancı misafirler böyle tepki gösterirken bizde niye ses yok? Niye herkes içine atıyor? Urfa küçük, herkes birbirini tanıyor, yüz yüzden utanıyor falan işte. Demek ki bizimki yüz değil. Urfa kültürü ve sıra gecesi konusunda işin aslının ne olduğu ne olmadığı yolundaki her türlü tereddüdü gidermek için en başta ve resmen Sayın Valimize, Belediye Başkanlarımıza, İl Kültür Müdürümüze, Belediyemizin Kültür Müdürümüze, Urfa tarihi ve kültürü konusunda uzman akademisyenlerimize, Urfa kültürünün yaşayan duayenleri Naci İpek’e, Şevki Hafız’a, Halil Soran’a, Müslüm Akalın’a, Bekir Şirinoğlu’na, Şanlıurfa Kent Konseyi Başkanı Sabri Dişli’ye, Şehir tarihi ve şehir kültürü yazarlarımız Mehmet Kurtoğlu’na, Ahmet Kaya’ya, Rahmetli Tenekeci Mahmud’un ve Kazancı Bedih’in çocuklarına, isimlerini burada bir çırpıda sayamayacağım sohbetlerini dinlediğimiz, yazılarını okuduğumuz ağabeylerimize ve ablalarımıza ilk fırsatta soralım aydınlanalım. Benden sizlere sıra gelirse şiirler okuyacak, azda olsa gazeller dinleyeceksiniz” diyerek konukları yine güldürdü ve bol bol alkış aldı.
9 ilde 9 ayrı program
10 gündür yollarda olduklarını belirten TYB Onursal Başkanı Mehmet Doğan ise, öncelikle ev sahipliği yapan Şanlıurfa Yazarlar Birliğine, kendilerini yalnız bırakmayan GAP İdaresi Başkanına, eski Genel Başkanlardan M.Atilla Maraş’a teşekkür ederek, her Şanlıurfa’ya geldiklerinde gerçekten huzurlu olduklarını ve çok güzel anılarla döndüklerini, Aksaray ile başlayan gezilerinin Antakya, Gaziantep ve şimdide Şanlıurfa ile devam ettiğini, buradan Mardin, sonrasında Siirt, Diyarbakır, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a gideceklerini söyledi.
Gece; sanatçılar Musa Kaldı ve arkadaşlarının ud ve cumbuş eşliğinde gazel okumasıyla devam etti. Daha sonra konuk Yazarlar şiirler okudu.
Dr. Mehmet Sılay, Türkçe, Arapça, Kürtçe şiirleriyle coşturdu
Konuk yazarlardan Hatay eski Milletvekili Dr. Mehmet Sılay, okuduğu Türkçe, Arapça, Kürtçe şiirlerle dinleyenleri mest ederken, TYB gezilerinden anlattığı anılar ve fıkralarla da gülmekten kırıp geçirdi.
Atilla Maraş, duygulu anlar yaşattı
Ressam-Şair Remzi Kara’nın ‘Urfalılar sevdiklerini alamadılar’ konulu şiirini okumasının ardından TYB Genel Başkanlarından Şanlıurfa eski Milletvekili Atilla Maraş ta, ısrarla istenen ‘Ane’ şiirini okuyamayacağını, annesinin içinde bulundukları mağaranın üstünde Çiftkubbe mezarlığında yattığını ve kendisinin de bu şiirini okumaya kalbinin dayanamayacağını belirttikten sonra ‘mağara’ ve ‘Urfa’ şiirlerini okudu.
Şiir Şöleni ve Sıra Gecesi, Erbay Küçük, Mehmet Oymak, Faruk Kazancı, Yunus Emre Gayberi’nin şiirlerini okuması, Abdi Çakıcı’nın ‘Taş kafa’ bestesini ve gazelhan Bedirhan Kırmızı’nın gazel okumasıyla sona erdi.
Gecenin ardından Halilürrahman gölü ve çevresini gezen konuklar, balıklara yem attılar, hatıra fotoğrafları çektirdiler.
Şanlıurfa okur- yazar buluşması ve imza günü, Heyetteki şairler ve mahallen katılanlarla şiir şöleni, 35 Yıl sonra Kemal Edip Kürkçüoğlu - Kemal Edip bey, Cumhuriyet döneminin şiiriyle ve hayatıyla farklı şahsiyetlerinden biri. Vefatının 35. yılında memleketinde hatırlanacak. Konferans: “Endülüs: 8 asırlık yurt” (Görüntü eşliğinde) Dr. Mehmet Sılay-D.Mehmet Doğan (8 Asırlık İslam yurdu bugüne ulaşabilen mimari eserleriyle insanlığı büyülüyor. Endülüs neydi, ne oldu? Günümüzde Endülüsler olabilir mi?) ve TYB’nin 35 yılı fotoğraf sergisi ile sona erecek.
15 Mayıs’ta sona erecek gezici faaliyette, güzergâhta bulunan şehirlerde okuryazar buluşmaları, imza günleri, konferanslar, paneller, sempozyumlar, konferanslar, şiir şölenleri, konserler yapılacak, fotoğraf sergisi açılacak. Konuk Yazarlar, daha sonra Şanlıurfa’dan ayrılarak Mardin’e geçecekler.
Kemal Edip KÜRKÇÜOĞLU (1902-1978)
Eğitimci, şair, yazar. Şanlıurfa’da doğdu. İlköğrenimini Urfa’da orta öğrenimini İstanbul’da Vefa Lisesi’nde, yüksek öğrenimini de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Bölümü’nde tamamladı. İngilizce, Arapça, Farsça, Fransızca bilir. 16 yaşında şiir yazmaya başladı.
Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakültelerinde İslam dini Tasavvuf ve Edebiyat öğretmenlik yaptı. 1965’te ABD hükümetinin davetlisi olarak gittiği ABD’de mesleki incelemelerde bulundu. 1968’de emekli olan Kürkçüoğlu’nun birçok makalesi ve Fuzulî’den Kırk Hadis (1951) ve Rind-ü Zahit (1956) çevirileri vardır. Dini ve Tasavvufi temalı şiirleriyle tanındı. Divan şiirinden etkilenmiştir ve bu tarzda yazmıştır. Tasavvufi, özellikle mevlevi tarikatı ile ilgili şiirleri dikkat çekicidir. Bazı şiirlerini Ra’di mahlasıyla Tarih ve Edebiyat Dergisi’nde yayınlamıştır. Şiirlerini kitaplaştıramamıştır. Eserlerinden bazıları da Urfa Ağzı (1945), Edebiyat Sözlüğü (1973), Seyyit Nesimi Divanı’ndan seçmeler (1973).
Şair Kürkçüoğlu’ndan bir mersiye…
"Feryâd"
Geçti bir yıl, yine bir màh-ı Muharrem geldi
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Göze nem, gönle elem, her- yana màtem geldi
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Kerbelâ; kerb ü belâ, kahr u anà meydànı
O'na kim kıydı Zebùn- etti kim ol sultànı
Götürür hufre-i ısyàna, şu hàl insànı
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Lûtf-edüp verme haber; Fatımet'üz'zehrà'ya
Melekûtun, boğar- àfàkını vàveylàya
Getirir belki tezelzül; mele-i a'lâ' ya
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Ne içün kast-i ciğergâh-ı Betùl- eylediler
Rùh-i Peygamber-i Ziyşan'ı melûl- eylediler
Burc-i îmànı yıkup, küfrü kabûl- eylediler
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Anı, derler ki; o gün, Şimr-i lâiyn-etti şehîd
Dedi sükkân-ı semàvàt, çeküp àh-ı mediyd
"lean'allâhü yeziyden ve alâ âli yeziyd"
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn' im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn' im nerede
Evliyà devletinin şàh-ı cihanbànı idi
Murtazà Hazretinin vàris-i irfànı idi
Mustafà ümmetinin kıble-i îmànı idi
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Ehl-i-beyt- uğradı, düşmence; sitem taşlarına,
Anların, çeşm-i felek, bakmadı gözyaşlarına,
Yağdı birdenbire, bàran-ı belà, başlarına,
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede?
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn' im nerede?
Cennet'in gülleri, hasretle yolunsun gayrı
Àlemin mihr-i cihan-tàbı bulunsun gayrı
Màtem àdàbına, tam gayret olunsun gayrı
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Olamaz gerçi bir- iş; hükm-i kaderden ileri
Nice imhàya şitàb- eylediler öyle eri
Yok mu zûlm- ordusunun rùz-i cezàdan haberi
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
Dîde-i rahmete manzûr,- ulu bir tùr - idi o
Haseben ve neseben; silsile-i nûr- idi o
Ey "Kemâl!" en yüce ahlâk- ile meftûr- idi o
Söyle ey bàd-ı saba! Söyle; Hüseyn'im nerede
Kurret'ül'ayn-ı Resùl'üs'sekaleyn'im nerede
"Bende-i Àl-i abà, Kürkçüoğlu Muhammed Kemàleddin Baba."
"1384 Muharrem"
"1964 Mayıs"
Haber: Müslüm Abacı































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.