• İstanbul 22 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 24 °C
  • Şanlıurfa 26 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 24 °C
  • Bolu 19 °C
  • Bursa 22 °C

Ufuk Bozkır'dan: Kırmızı yorgan ve gökyüzü

Ufuk Bozkır'dan: Kırmızı yorgan ve gökyüzü
İlkin o geniş yatağı görmüştüm. Eskimiş, lime lime olmuş, bir pamuktan kutu gibi kenarlarından açılmış adeta bir sığınağa çevrilmişti. O haliyle hem yatak hem yorgan hem ev hem de sığınak vazifesi görmüştü.

Gözlerim mi kamaşmıştı ne? Yoksa Tatyos Efendi'nin dün eski bir plakta dinlediğim kumlu sesine mi gömülmüştüm bunların da bir önemi yok. An an içinde ne anlar var da insan sadece bir ana ait olduğunu hatta ona sahip olduğunu zanneder. Zihnin ve hafızanın elektriği yüklü bulutlar gibi durmaksızın çarpışır, oradan oraya şimşekler gönderip durur. Bedenime, -beden ki insanın sınırları değil, sınırlarını aşabildiği yegâne şeydir- biraz daha biraz daha yüklenerek hafiften bir koşuya başlıyorum. Hızlı koşu dünyadan kaçmak gibi gelirken bana böylesi tatlı koşular bedenin zihinle birlikte açtıkları şaka kutucukları neşelendiriyor beni. Nedense? Nedense öyle işte...

İşte birden dün, belki önceki gün, muhtemelen daha önceki gün, muhakkak ki ondan da önceki gün üstünden geçtiğim- çünkü yatak aşağıda deniz kıyısında, dalgaları dizginlemek için yerleştirilmiş taşların hemen bittiği yerde duruyordu- yatakla karşılaştım. Bu kez nar kırmızısı bir yorgan vardı üstlerinde. Yine iki kişiydiler ve dünyayı çoktan silkeleyip atmışlardı üzerlerinden. Oysa dünya, inadına, dalgası hiç bitmeyen deniz gibi çalkalanıyordu ayak uçlarında. Bazen sakin, bazen hırçın. Dalga. Ama mutlaka dalga. Öyle de öyle olmasına, kim takar dalgayı? Gökyüzünün henüz maviliğine kavuşamamış perdesi altında, işte sana nar kırmızısı bir yorgan. Yine tek tük balıkçı motorları geçiyor. Yine üç-beş kurnaz martı beleş balık peşinde. Hatta bir kuş sürüsü bile takım halinde süzülüyorlar. Suyun üstünde turuncu gelgitler. İşe mi yoksa kaybolmaya mı giden geçkin, göbekli, kıravatlı beyler. Görevlerinin son dakikalarını arabanın içinde uyuyarak tamamlamak niyetindeki polisler. Kimler, kimler umurundaki onların bu kırmızı yorgan altında?

Şimdi bu kırmızı yorgan nereden geliyor da burada, bu deniz kıyısında geceleri hayatlarını kâğıt toplamakla kazanmaya çalışan insanların üzerini bürüyor? Belli ki o yorgan da tıpkı bu yatak gibi bir cevher ararcasına karıştırdıkları çöp kutularından birisinden çıktı. Eski sahiplerinin kurtulmak için canhıraş dışarı fırlattıkları eşya hızla nesneleşti ve uzak ve unutulmak istenen bir anıya dönüşüverdi. Bulanlar da çok beğenmiş, kıyamamış olmalılar bu kırmızı yorgana. Belki önce rengi, rengin sıcaklığı gönüllerini çelmiştir. Kirden pastan kararıp bozarmış iki tekerin üstüne kurulmuş metal düzenekten oluşan arabanın yanında iki yorgun insan. Kim bilir belki de kardeştirler. Ya da yiyip içtikleri ayrı gitmeyen sıkı iki arkadaş. Yoksa, tek başına, böyle denize karşı, şehrin tam bittiği yerde, sınırda uyumak kolay iş değil. Yine de insan nefesinden bir sıcaklığa ihtiyaç var. Fakat hiçbir gerekçe hiçbir açıklama ve yorum bu meydan okuyucu uyumayı izah edemez. Belki çaresizlikten ve bitkinlikten. Ama, şehre başının arkasını verip, denize ayaklarını uzatmak fazlaca konuşkan bir görüntü. Bir fotoğrafçı ne kadar da yakalamak isterdi bu resmi. Solda sakin öpölü bir deniz, denizin üstünde kızaran gün gökte şaşkın gökyüzü yakın ufukta kuş sürüsü, önce kâğıt arabası ve kırmızı yorgan altında uyuyan iki kirli baş. İki kirli yüz. Yorgan kırmızı. İnadına kırmızı. Kıpkırmızı. Gelen güz de kırmızı.

15.10.2011 Zaman
Bu haber toplam 625 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim