• İstanbul 14 °C
  • Ankara 14 °C

Van Gölü’nde Yazar Keşfine Çıkmak

Van Gölü’nde Yazar Keşfine Çıkmak

Fahri Tuna 

Akademi Van Projesi:

Kendimden biliyorum; ülkemin en büyük sorunlarından biri, yeteneklerini eğitememesidir.

Öyle ya, bugün yirmi bir kitaplı bir yazar olan Fahri Tuna’nın, mühendislik fakültesinde ne işi vardı? Kırk yıllık Endüstri mühendisiydim, tamam; memnundum da. Yirmi beş yıllık meslek hayatımın dörtte üçünde, diğer memurlara oranla iki kat tutarında mühendis maaşı almıştım, eyvallah.

Da. Da’sı var işte. Lise son sınıfta edebiyat kolu başkanı olan ben, - madem yazar olacaktım - edebiyat fakültesine gitmeli, dilimin inceliklerini nüfuz ede ede öğrenmeli, sonra da ayaklarım - afedersiniz kalemim demeliydim - yere sağlam basa basa yazmalı değil miydim.

Olmadı, olamadı.

Benim dramım Türkiye’nin trajedisidir aslında. Yüzlerce şair, yazar, sanatçı, müzisyen, sanatı veya mesleğiyle ilgili formel bir eğitim almamış, alamamıştır.

Ya ‘zeki çocuk tıbba / mühendisliğe gider’ toplumsal kanunu sıkı bir uygulamada olduğundan ya da anne-babaların ‘biz çok çektik, evlatlarımız çekmesin, kısa yoldan meslek sahibi olsun’ pragmatist kabulünden, nice üstün yetenek savrulup gitmişti, maalesef.

Akif Veteriner, Karakoç Müfettiş, Oğuz Atay Mühendis

Akif veteriner, Necip Fazıl bankacı, Nazım bahriyeli, Sezai Karakoç vergi müfettişi, Cemal Süreya merkez bankası memuru, Oğuz Atay inşaat mühendisiydi.

Hüdayı nabitti birçok yazarımız. Yani doğal yeteneğini kendi usulleriyle geliştirmiş insanlar.  İyi bir ustaya çırak olabilmişse ne âlâ. Yahut iyi bir edebiyat mahfiline, mesela bir edebiyat dergisine rastlayabilmişse, ne devlet!

İrfan medeniyetinin müntesipleri olarak ustadan veya çevreden ne kadar alabilmişlerse o kadar.

Mektep medreseden değil.

Mimar Sinan Kalkıp Gelse, Adının Verildiği Üniversiteye Sokulmayacağı Günlerden geçtik

28 Şubat sürecinde bir şeyi daha fark ettim: Bu ülkenin şair yazar sanatçı ve müzisyenlerinin kahir ekseriyeti (% 90’ı, belki daha fazlası), medeniyetimizin temel değerleriyle kavgalı... Çok da açıkça yaptılar bunu. Türk aydını değil de İngiliz, Fransız, Amerikan aydınıydılar.

Muktedir güçler, İstiklâl Harbinde destanlar yazan Seyit Onbaşı, Nene Hatun, Sütçü İmam, Karayılan gibi büyük kahramanların torunlarına, üniversite kapılarında, başörtülü olduğu gerekçesiyle, işgalci güçleri aratmayacak zulümler yaşatırken, ünlü şair ve yazarlar da zalimlerle işbirliği hâlindeydiler. Bangır bangır fikir ve inanç özgürlüğü, demokrasi havariliği, insan hakları savunuculuğu yapanlar birden bire tedavülden kalkıvermiş, namaz kılanlara da öcü gibi bakılır olmuştu. Kendi öz halkına ve değerlerine, Cumhuriyet tarihinin en büyük fikir ve inanç terörü yaşatanlar, aydınımızca alkışlanıyordu. İnanılacak gibi değildi: Mimar Sinan mezarından kalkıp gelse, adının verildiği üniversitenin kapısından, kılık kıyafet yönetmeliğine uymadığı gerekçesiyle derdest edilecekti.  

Üstat Cemil Meriç’in ‘intelijansiyamız (entelektüellerimiz) Avrupa’nın her türlü ithale memur anonim şirket’ hükmünü birebir yaşıyorduk. İliklerimize kadar hem de.

***

Bu iki dramı idrak ettiğimde, kırklı yaşlarımın başındaydım.

O günlerde bir karar verdim: Bu ülkenin yeteneklerini, bu ülkenin değerlerini giyinerek eğitmeli, ‘yerli ve milli yazarlar yetiştirmeli’yiz dedim. Ve kafa yormaya başladım, bu yönde.

Irmak On Bir Sene Küçük Bir Yetenek Mektebi Oldu

On bir sene süreyle, öncülüğümde yayımlanan Irmak kültür sanat dergisinde, en çok da genç yeteneklerin önünü açmaya çalıştım. Ve onları doğru isimlerle buluşturmaya.

2008’den itibaren ise, başkan olarak görev yaptığım SBB Kültür İşleri Dairesinde ilk yazarlık-sanat atölyesini başlattım.

Ve o günden bugüne, geçen on beş yılda, Edirne’den Mardin’e, Şumnu’dan Çankırı’ya, Filibe’den Tarsus’a… onlarca şehirde elliyi aşkın yazarlık mektepleri kurguladım, akademiler planladım. Mardin ve Edirne Valisi Hasan Duruer’in, İBB Kültür Dairesi Eski Başkanı (şimdi bakan yardımcısı) Rıdvan Duran’ın, Çankırı Valisi Vahdettin Özcan’ın, Akhisar Belediyesi Eski Başkanı Salih Hızlı’nın, Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’nın, Kocaeli Büyükşehir Eski Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun ve halen başkanı olan Tahir Büyükakın’ın bu konudaki gayret destek ve samimiyetinin altını çimek isterim. Akademi-GAP sonrası Güneydoğu’nun sekiz ilindeki üstün yeteneklerini, Abbara kültür sanat dergisinde, Akademi-Rumeli sonrası sekiz Balkan ülkesinde Türkçe şiir öykü deneme yazan kalem ehlini, Balkan Türküsü dergisinin sütunlarında bir araya getirmiştik.

Genç Yeteneklere Yesevi Anlattık, Yunus, Hacı Bayram, Hacı Bektaş, Neşet Ertaş Anlattık, Hep

On dört yıllık serüvende, Mardin (iki), Edirne (yedi), Kocaeli (on bir), Sakarya (on bir), Bolu (sekiz), İstanbul (dört), Manisa (iki), Tarsus, Çankırı, Aksaray, Zonguldak Ereğli, Yalova… Tam tamına elli akademi ve yazarlık atölyesinde genç yeteneklerle buluşmuştum. Ortalama yirmi gençten, toplamda bini aşan kaleme dokunmaya çalıştım.

Edebiyat konuştuk, medeniyet konuştuk. Harf dedik, hece dedik, kelime dedik. Kitaplara kanatlandık sonra.

Yesevi anlattık, Yunus anlattık. Hacı Bayram dedik, Hacı Bektaş dedik. Âşık Veysel dinledik, Neşet Ertaş dinledik.

Bir gün Yemen’deydik, ertesi gün Saraybaosna’da. Bir sabah Bağdat’taydık ertesi sabah Üsküp’te. Öğle yemeğini Mardin’de yedik akşamı Edirne’de. İkindiyi Diyarbakır Ulucamiinde kıldık, akşamı Prizren Sinanpaşa’da. Gagauz Yeri’nde üzüm suyu içtik, Urfa’da mırra. İstanbul’a Akhisar’a Şumnu’ya Kırcaali’ye Tarsus’a doyamadık.   

Deneme çalıştık, portre çalıştık; başlık başlık, cümle cümle, paragraf paragraf.

Bir Hayırlı Olsun Telefonuyla Başladı Her Şey. Ozan Vali Siz Proje Adamısınız. Buyurun Gelin Van’a Dedi. Akademi-Van’ı Birlikte Ürettik

2022 Yazıydı. Kadim dostum Taraklı Belediyesi eski başkanı Tacettin Özkaraman’la Huzurun İkinci Adresi Taraklı’da kiraz yerken, on beş gün kadar Van Valiliğine atanan müşterek dostumuz Ozan Balcı’ya telefonla Hayırlı olsun diyelim dedik. Dedik de. Önce Tacettin başkan, sonra da ben.

“Fahri Bey; on yedi sene önce ben Taraklı Kaymakamı iken siz de Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Dairesi Başkanı’ydınız. Sizi iyi tanıyorum; çalışkan, projeci, yazar bir yöneticiydiniz. Ben Van’da hem vali hem kayyum Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Van gençliğine dokunmamız, çok hizmet etmemiz, çok iş üretmemiz lazım. Siz proje adamısınız. Atlayın gelin Van’a, misafirim olun. Birlikte proje üretelim! Ve uygulayalım.”

Aynen böyle dedi Van Valisi Ozan Balcı.

Ozan kardeşimi, Taraklı’dan, Birecik’ten iyi tanıyordum. Âteşin bir kaymakamdı; yerinde duramayan. Üretken enerjik halkın içinde. Yıllar yılar önce, ta 2010 Mayısında, ben Güneydoğu Kültür Birliği Danışmanıyken, o da Şanlıurfa Birecik Kaymakamıydı. Fırat Nehri kıyısında, kelaynak kuşlarının şirin sesleri arasında, 18 şairin katıldığı I. Birecik Şiir Akşamlarını düzenlettirmişti bana. Eğitime, kitaba, fidancılığa olağanüstü önem veriyordu, ta o zamandan. Tokat Valisiyken de kitap konusunda adeta tarih yazmış, rekorlar kırmıştı. Biliyordum, takip etmiştim.

Bu davet karşılıksız kalamazdı, kalmadı.

Atladım uçağa, gittim. Buluştuk. Konuştuk.

Akademi -Van’ı ürettik birlikte.

 

Ercişli Emrah’ları, Yaşar Kemal’leri, Ruhi Su’ları, Sinan Çetin’leri Yetiştiren Van, Yine Yetiştirebilirdi, Yetiştirmeliydi

Demiştim, ta işin başında, Türkiye’nin - bana göre - en büyük problemi yeteneklerini eğitememesi değil mi? Evet, öyle. Öyleyse Van’ın genç yeteneklerini eğitmeli, onlara dokunalı ve önlerini açmalı, bu yönce ve yolda çaba sarf etmeliydik.

O Van ki şairlerimiz Feqiye Teyran ve Ercişli Emrah’ı yetiştirmişti. Lügat yazarımız Vankulu Mehmet Bey de Van’ın çocuğuydu. Kelimelerin efendisi Yaşar Kemal’in doğduğu şehirdi Van.

O Van ki Ruhi Su, Erol Evgin, Funda Arar’ı yetiştirmemiş miydi? Sinema yönetmenleri Sinan Çetin ve Uğur Yücel de tiyatro yönetmeni Nurullah Tuncer de televizyon yorumcusu - gazeteci Fatih Altaylı da futbol yazarı Serdar Ali Çelikler de Çatak balıyla, Bahçesaray ceviziyle, Van Gölünün ünlü inci kefali ile beslenmemiş miydi? 

Şiir yüzlü şiir sözlü şiir gönüllü aziz dost Müştehir Karakaya da Van’da yaşamıyor muydu zaten, çeyrek asırdır. Diğer ulusal dergilerden eksiği yok fazlası var Hayal Bilgisi Dergisi, Van Erciş’ten yayılmıyor muydu edebiyat dünyamıza, dize dize, öykü öykü.

Evet; nice şairler, nice yazar, nice sanatçılar yetiştiren Van, yine yetiştirebilirdi. Yetiştirmeliydi.

Yetiştirmesi için el ele verdi Vali Ozan Balcı (ve ekibi) ile Fahri Tuna (ve ekibi.)

Günlerce ve ekiplerce toplanıldı, çalışıldı, düşünüldü. Ortaya Akademi - Van Projesi çıktı.

Bu aşamada Van Gençlik Spor Müdürü Arif Özsoy’un da katkı ve emeklerini teşekkürle kaydetmek gerek.   

Akademi Van ile On Altı Şair Yazar Sanatçı, Van’ın 400 Genç Yeteneğinin Yüreğine Dokundu

Van tarihinin en büyük sanat - edebiyat projelerinden birisi olan Akademi - Van’da önce lise düzeyinden şiir, öykü, roman, deneme, portre yazabilen, resim yapabilen, karikatür çizebilen, sinemaya gönül vermiş iki yüz üstün yetenekli genci tespit ettik. Aynı tespiti Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencileri için de yaptık. Liselerde öğretmenleri belirledi, üniversitede de başvuru yoluyla.

Her bir edebiyat ve sanat atölyemiz 25 genç yetenekten oluşacaktı. Öyle de oldu.

Şiir1’de Müştehir Karakaya, şiir2’de Fuat Arpa, öyküde Mukadder Gemici, deneme-basında Mehmet Şeker, deneme-portrede Fahri Tuna, resimde İsmet Yedikardeş, karikatürde Osman Suroğlu, sinemada İsmail Güneş, 12 Ekimden 31 Mayısa, tam on altı kez, ikişer buçuk saat, gençlerle buluşarak onları adım adım bir hatta iki basamak ileri götürmek için uğraş veriler, deneyim aktarımında bulundular.

Bütüncül bir bakışa da ihtiyacı vardı gençlerin. O yönde de adım attık: Şair Nurullah Genç, öykü yazarı Necip Tosun, romancı Sadık Yalsızuçanlar, deneme yazarı Yıldız Ramazanoğlu, edebiyat akademisyeni Dr. Ömer Demirbağ, yönetmen İsmail Güneş, müzisyen Sedat Anar, 400 gençle buluşarak, medeniyet söyleşileri gerçekleştirdiler.

Her biri birbirinden zengin, birbirinden dolu, birbirinden renkli, birbirinden faydalıydı bu söyleşilerin.

Gençler tadına doyamadılar, konuk şair yazar sanatçılar tadına doyamadılar, bizler tadına doyamadık. Yarısı inci kefal lezzetinde diğer yarısı Van Balı tadındaydı, adeta. Van kahvaltısı kadar renkli faydalı ve şifalı edebiyat şöleniydi bunlar.

Neticede sürekli yazarlarla medeniyet söyleşileri için gelen sanatçılar, on altı usta, Van’ın 400 genç yeteneğinin yüreğine, kalemine, gönlüne dokundu. Usulen değil ama. Her genç, sekiz ay süresince, en az elli saat sanat-edebiyat eğitimi, tevarüs ve temellük etti.

Mücevher Keşfi veya Mücevher Parlatımıydı Yapılan Aslında. Van Gölü’nde Yazar Keşfine Çıkmaktı Yaptığımız

Neydi yapılan? Erek dağının eteklerinde, 1700 metrelik rakımda bağdaş kurup oturan, inci kefal ziyafeti eşliğinde misafirlerine, asırlardır şiirler masallar türküler fısıldayan Van Gölü’nde, bir nevi mücevher avına çıkmaktı yaptığımız. Mücevher keşfine de diyebiliriz.

Her bir mücevher parçası üzerinde de en az elli saat uğraş verdi arkadaşlarımız.

Neticede birbirinden güzel şiirler öyküler denemeler portreler yazdı genç kalemler. Renk renk resimler yaptı, kâh güldüren kâh düşündüren karikatürler çizdi, kısa ve uzun filmlerin senaryolarını yazdı gençler.

Büyün yapılan edilenler 334 sayfalık Yazı’Van adıyla kitaplaştı.

Sözkonusu kitap, parlamaya yüz tutmuş 400 Vanlı genç mücevherin, dumanı üzerinde tütmekte olan ilk eserleri, ilk ürünlerinden oluşuyordu. İlk adım, ilk eser, ilk heyecan. Ne büyük, ne kutsal, ne değerlidir o kalp atışı. İsminizi ilk kez bir kitapta telaffuz etmek, terennüm etmek hatta. Unutulmaz bir anı, unutulmaz bir an’ı.

Vanlı Cevherler Işıldamaya, Parıldamaya Başladı

İnanıyorum ki üç vakte kadar Van’dan, ulusal düzeyde nice şairler, yazarlar, sanatçılar çıkacak yine.

Gönülden inanıyorum. Neden mi? Buyurun:

Bir nevrozdu hatıralarım (Mehmet Beşir Tekin),  Yalnızlığın senfonisini çalmaya başladı  (Senem Dinç), Ve hayatımdaki en büyük yalnızlık / İçimde yaşamaktı  (Tuğba Türkoğlu), Gülüşündeki gamzede dura zaman  (Esmanur Daş), Ama savaşlar veriyorum, eksik bir düşün kapısında bekleyen bedenimle  (Ümmügülsüm Altınay), Sensin belki de Beyoğlu’nda ölmemin sebebi (Yağmur Beycan), Vekil-i aşkım  (İrem Yezda Enter).

Daha öykücüler var, denemeciler var, portreciler var. Resim yapan, karikatür çizenler var. Senaryo yazanlar, yönetmenliğe kafa patlatanlar var.

Vanlı yeteneklerin önü açık. Diyeyim ben size.

Cevherler ışıldamaya, parıldamaya başladı.

Teşekkürler Ozan Vali, Teşekkürler Adem Balkancıoğlu, Arif Öztürk, Fuat Arpa, Mustafa Yamanyurt

400 Vanlı geçin kalbine dokunan Akademi Van’da teşekkürü, çok hak edenler var. Görünmeyen kahramanlar. Her başarılı organizasyonda olduğu gibi.

En başta kitap/genç/yetenek dostu Ozan Balcı Vali elbette.

Kendi öz çocuklarıymışçasına, gece gündüz her problemle ilgilenen iki bürokrat, liseler için vali yardımcısı Adem Balkanlıoğlu, üniversiteler için gençlik spor il müdürü Arif Özsoy’a ne kadar teşekkür edilse azdır.

Liselerin koordinatörü Fuat Arpa, üniversitelilerin koordinatörü Mustafa Yamanyurt, insanüstü çabayla gönülden koşturdular. Büyükşehir’den sanat tarihçisi Mesut Gül, olağanüstü katkı sağladı, on altı atölye süresinde. Bir insan bu kadar mı çözümcü, bu kadar mı gayretli, bu kadar mı gösterişsiz olur. Şapka çıkartıyorum Mesutçuğuma. Her üç kardeşim de sınırsızca teşekkürü hak ettiler.

İpekyolu ilçe koordinatörü Mehmet Demirtaş, Tuşba ilçe koordinatörü Nuran Ergül ve Edremit ilçe koordinatörü Sevil Bayrak kardeşlerim, birer isimsiz kahramandır. Liselerden on altı defa gençleri getiren götüren öğretmen kardeşlerim var. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. En başta da Nizamettin ve Necmettin kardeşlerime.

İpekyolu Gençlik Merkezi’nin müdürü Sunullah bey ile koordinatörü Burhan İçgüleç de çalışmamıza çok katkı sağladılar. Teşekkürü hak edenlerden. (Engelsiz’Van projemizde Mehmet Homan kardeşimin çabalarını unutamam.)

Başka isimsiz karamanlar da var. Arı ayrı teşekkür ediyoruz onlara. Samimane.

Beni On Kere Yüz Kere Bin Kere Vanlı yapan Dostlarıma Minnettar ve Müteşekkirim

Akademi Van Projesi kapsamında proje müellifi olarak on ayda yirmi kere Van’a gelip gittim. Bu sürede inanılmaz güzel insanlar tanıdım, dost oldum. Şiir adam Müştehir Karakaya, hüzün kalem Erdal Şahin, edep timsali hattat Hüsrev Ahmet Hüsrev Koyuncu, müeddep şair Ramazan Yıldırımçakar, efendilik ve fedakârlık abidesi Erkan Eryiğit, çayın ve çaycının kralı Dolayı kardeşim, Bakhelebak Yusuf, Mencel Adem, Uygulama Oteli müdürü Fuat Tur, çalışanları Ferit, Esra, Müzeyyen, İbrahim, Fatih, restoran müdürü Dilek hanım, ASH’in kaptanı İsmet, bana Van’ı on kere yüz kere bin kere sevdirdiler.

Son kitabım Kırklanmış Portreler’in ilk söyleşisini yaptığımız Erciş Sosyal Bilimler Lisesi Müdürü Şakir bey, yardımcısı Nurullah bey, edebiyat öğretmeni Fatih bey ve oklun okuyup yazan birbirinden güzel kırk öğrencisi, beni Erçiş meftunu eylediler.

Hep merak ederdim. Müştehir Karakaya Dosyası‘na yazı da göndermiştim. Dergicilik bir nevi serdengeçtilik, edebiyat cengaverliğidir. (Aylık Irmak dergisini 132 sayı düzenli çıkartan bir hamal olarak bu zorluğu ve keyfi en iyi bilenlerdenim.) Hayal Bilgisi gibi ulusal dergilerden eksiği olmayan bu yayını çıkaran Cihat Albayrak kimdir, nasıl biridir. Aradım, buldum bu kahramanı, pırlanta kalpli yiğidi. Hayal Kitabevi’nde çayını içtim. Abi-kardeş olduk. İki dünyalı hem de. 

Yaşasın Edebiyat. Yaşasın Van. Sen Çok Yaşa Akademi Van.

İstanbul’dan, tam tamına on altı defa, gecenin dördünde kalkıp 07.00’de uçağına yetişen, gelişi gidişi ayrı çile olduğu halde bir kez itiraz ve şikâyet etmeyen sevgili yaza ve sanatçı dostlarım (yaş sırasıyla) Ressam İsmet Yedikardeş’e (76), Karikatürist Osman Suroğlu’na (68), Yönetmen İsmail Güneş’e (65), Deneme yazarı Mehmet Şeker’e (62), Öykü yazarı Mukadder Gemici’ye (48), birikimlerini Van gençliğine hasrettikleri için ölçüsüz teşekkür ediyorum. Medeniyet söyleşileri için Van genciğiyle buluşan Şair Nurullah Genç, öykü yazarı Necip Tosun, romancı Sadık Yalsızuçanlar, deneme yazarı Yıldız Ramazanoğlu, edebiyat akademisyeni Dr. Ömer Demirbağ, yönetmen İsmail Güneş, müzisyen Sedat Anar kardeşlerime de.

Sözü özü: Yaşasın sanat edebiyat. Yaşasın Van.

Sen Çok Yaşa Akademi Van Hayal Bilgisi Dergisi,                                                                                                                                                        

Sayı: 51, Sonbahar 2023

a5105096-400b-42d4-ad60-71cd8cad470b.jpg5560e6b9-a10a-4c73-800a-67ecbd088a79.jpg

 

 

 

Bu haber toplam 140 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim