• İstanbul 15 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 13 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 10 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 12 °C

Vedat Bilgin'den: Yaratıcı düşünce nasıl gelişmez?

Vedat Bilgin'den: Yaratıcı düşünce nasıl gelişmez?
Biliyorum, herkesin 4+4+4'ü tartıştığı bir ortamda eğitim felsefe ilişkisini tartışmak, boş salonda konser vermek olacaktır.



Felsefe, matematik ve teoloji düşüncenin geliştiği, beslendiği ve insan zihninin koordinatlarının sonlu ile sonsuz arasında adeta üstel büyüdüğü bir ilişkiyi yaratmıştır. Neden böyle olmuştur? Çünkü insan aklıancak soyut düşünme kabiliyetiyle verili olanın üstüne çıkar. Verili olanın sınırlarını bozup, yeniden inşa ederek yeni bir evrene dönüştürür. 

Matematik felsefe ve din, aslında temel araçları ve işleyiş mekanizması olan soyut alanda, kendi içinden kalkarak, gerçekten yeni bir dünya inşa edecek niteliktedir. Sayıların bilgisi, düşüncenin kendi üzerine katlanarak yeni düşünceler üretmesi ve sonsuzluğun kaynağının sonlulara dönük mesajları, belki de bütün varoluşun diyalektiği, bu üç kaynak üzerinden kavranabilir. 

Bizim eğitim sistemimizin esas yanlışı hâlâ pozitivist paradigmaya dayanan sınırlı bir algı çerçevesi yaratmasından kaynaklanmaktadır. Genç dimağların, bu paradigmanın üzerine inşa edilmiş eğitim politikalarıyla kalıplara hapsedilmesi, soyut uzayda ve mekânda fikri kavrama yeteneğinin kaybedilmesine, bütünüyle görünen ve objeye odaklanmış sınırlı bir kavrayışa sahip olunmasına yol açmaktadır. 

Pozitivist paradigmanın düşünmeyi öğretememesi, empirik alanın sınırlarına mahkûm kalarak, gerçeğin bütüncül boyutlarının görülmesini engellemektedir. Evren, empirik olandan ibaret olsaydı, yani sadece deneylenen ve gözlem sahasına girenle sınırlı kalsaydı ne uzay geometrisi, kuantum teorisi, algoritma ne bugünkü astrofizik teorilerinden söz edebilirdik. 

Bugünden geleceğe uzanmak

Düşüncenin bizatihi kendisi, evrenin yatışmaz deviniminin nitelikleri, hele sosyal bilimlerin bütünüyle toplumsal ve kültürel olan varlık alanının doğrudan doğruya maddesele indirgenemeyen yapısı göz önünde bulundurulduğunda, bu eskimiş eğitim anlayışıyla artık bilim yapmanın imkânsızlığı da aşikâr hale gelmektedir. 
Mesele, eğitimin hangi aşamalarda hangi süreler çerçevesinde yapılacağıyla birlikte, içeriğinin nasıl düzenlenmesi gerektiğiyle de ilgilidir. Dini, felsefeyi ve matematiği insanın bilgi edinme ve zihni gücünü, kavrayışını genişletecek bir şekilde eğitim sisteminin temeliyle bütünleştirecek bir program hazırlanmadığı müddetçe, o çok sık sözü edilen zihniyet yapıları nasıl değişecektir? 

Mevcut sistemin yeni bilim anlayışı ve bilgi üretme, yaratıcı muhayyileyi harekete geçirme gibi hususiyetleri kapsamadığını, onun eski çağın bilgi teorisine dayandığını göz ardı ederek, geleceğe dönük insan yetiştirilemeyeceğini kabul etmek gerekir. 

Eğer bütün bu değişmeleri inkâr ederek dünün insanını yetiştirmeye devam edilirse, yaratıcı düşünceye bütün kapılar kapatılacak demektir. Bu anlayışla hayal edilen geleceğin Türkiye'sine nasıl ulaşılır?

21.03.2012 Bugün

Bu haber toplam 412 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim