TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı’nın yönettiği programda konuşan Vakkasoğlu fuarda gençlerin yoğunlukta olduğunu görmekten mutluluk duyduğunu belirtti.
Tarih şuurunun milletler için önemli olduğunu vurgulayan Vakkasoğlu şöyle konuştu:
Akıllı insan, başkalarının tecrübesinden istifade eder ve dolayısıyla da her şeyi kendisi denemeye çalışmaz. Milletlerin tecrübeleri de değerlidir. Bu tecrübelerin geçmişte kalan kısmı,tarihi oluşturuyor. Akif Dede’mizin deyimiyle,
Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?
Gerçekten de, geçmişte yaşananlar, öylesine aynen günümüzde yaşanıyor ki insan “Biz bu filmi daha önce de görmüştük” demekten kendini alamıyor. Fakat her nedense, geçmişte yaşanan güzellikler değil de, fenalıklar tekrar yaşanıyor. Bu da tarihten ders alınmadığını gösteriyor.
Tarihten ders almak için, bilmek gerekiyor. Bilinenlerin doğru değerlendirilmesi ve bugüne uygulanması icap ediyor. Zira tarihte yaşananlar, aynen ve bütünüyle bugüne getirilemez. Başkasının Günahına Ağlayan Adam’ın deyişiyle, “Eski hal muhal, ya yeni hal,ya izmihlal…”
Tarih, kurum ve kuruluşlarıyla bugüne gelmez ama, ruhuyla, inancıyla ve faziletleriyle bugünümüze can verir, ruh katar.
İbret alabilmek için, tarihin satır aralarını okumak gerekir. Tarihi sadece, geçmişte yaşananlar olarak ezberlersek, almamız gereken derslerin üstünü örtmüş oluruz.
Bizim yakın tarihimiz, maalesef, bize en uzak hale getirilmiştir. Çünkü,son asırda yaşananlar,ideolojik bir mücadelenin silahı olarak kullanılagelmiştir. Birbirlerine karşı cepheler oluşturmuş guruplar,alabildiğine tarihi çarpıtmayı marifet bilmişlerdir. En kötüsü de, bu çarpıtmaya eğitim-öğretim kurumları alet edilmiş, böylece , neredeyse hayalî bir tarih icat edilmiştir.
Bu anlayışın en önemli yanlışı, milletimizi köksüz bırakmasıdır. Zira, tarihimizi Cumhuriyet’le başlatmış ve daha öncesini de sadece kötüleme konusu yapmıştır. Böyle bir felaket, bizden başkasının başına gelmemiştir. Bu felaketin idraksiz, iz’ansız ve şaşkın bir hale getirdiği insanlarımız, inanılmaz bir iştiha ile, geçmişi taşlamayı marifet bilmişlerdir.
Dedesini taşlayan, haşlayan, daha ötesi dışlayan ve inkar eden bir nesildi muratları… Ayrık otu bile köksüz olmazken, koskoca bir milleti köksüz, dolayısıyla da öksüz bırakmak, gaflet ötesi bir gaflet, ya da ihanetti.
Bu müthiş yanlışın seli, eskiye dair ne varsa, hepsini silip süpürdü, götürdü. Bu kayıpların arasında neler yoktu ki! Bina alınlıklarındaki tuğralar, paha biçilemeyen yazma eserler, mezar taşları bile bu ihanetten kurtulamadı.
Önceki dönemden kalan yaşlılar bile, gereksiz fazlalıklar olarak görüldü. Oysa ki yaşlıları da bir kitap gibi okumak, gençlere çok şey verecekti. Böylece, muazzam bir yaşayan tarih de gözardı edildi; tecrübeler, hatıralar nisyana terkedildi. Estirilen korku fırtınası, bilinenlerin yazılmasını da engelledi. Korku duvarını aşanlar da, yazdıklarına pişman edildi. Başlarına gelen, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir desek, mübalağa yapmış olmayız.
Yaklaşık bir saat süren ve yoğun ilgi gören söyleşi programı hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.