Öyle ya, kendilerine böylesine korunaklı ve
Taleb de olmayınca!
Biz bir kere hedef saptırmacasıyla “ezberciliğin” kötü bir şey olduğu nokta-i nazarından hareket ediyor, yâni çıkmazı peşînen kabûl ederek havanda su döğüyoruz.
Oysa ezbercilik “bizâtihî” kötü bir şey değildir. Meselâ onu kaldırdınız mı kimse yabancı
“Muhâkeme yeteneği” ise ancak tabuları kaldırmakla mümkindir.
Çünki
“Şübhe bir nûra doğru koşmakdır!”Kısacası ezberciliğin de gerekli olduğu yerler vardır ama mesele neyin ezberletildiği noktasında düğümlenir.
Muhâkeme yeteneği ise ancak şübhe etmekle kazanılır. Bir bakıma bize ezberletilen şeylerin doğru olup olmadığını sorgulamakla.
İşin püf noktası bence neyin ezberlenip neyin sorgulanacağı konularını
Bilginin işe yararlığına gelince o da genellemelerle tâyîn edilemez.
Eğitimin ilk yıllarında bilgiler “faydacılık” esaslarına göre verilir. Çocuğa önce harfleri ve dört işlemi öğreteceksiniz ki gerisi gelsin!
İkinci safhada “solucanın sindirim mekanizması” ile Kosova Meydan Muhârebesi arasında “fayda” açısından pek fark yokdur. Burada faydacılık değil gençlere genel anlamda
Faydacılık ise meslekî öğrenim safhasında tekrar ön plana geçer.
Bizim, kaytarıcılığımızdan kaynaklanan çok önemli bir kusûrumuz ise öğrenim sürelerimizdir.
İleri ülkelerde ders yılları eksi/artı 220 der gününden teşekkül eder.
Bizde bu rakam 180’dür ve o da her yıl; yok soğukdu, gripdi vs. gibi pestenkerânî sebeblerle daha bile kırkılır.
O bir yana, eksiksiz uygulandığında dahî bir Türk çocuğu 12 yılda ortalama 5.400
Yâni liseden mezun olunca 1.200
Onlar altı
Ama bunu değiştirmeye sâdece niyet etseniz en başda öğretmenler ve Tâlim Terbiye Kurulu üyeleri üzerinize çullanırlar.
Bense ömrüm boyunca geviş getirir gibi hep bunu yazarım.
Kellim kellim lâyenfâ!
28.03.2012 Star































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.