Son zamanlarda pek moda olan bir “inceleme” konusu da Türkiye bölünür mü meselesi!
Bâzı arkadaşların, kaygılarında samîmî olduklarına emînim ama akıl var yakın var!
Hayır! O şâirin dediği üzere “Ölmez bu vatan! Farz-ı muhâl ölse de hattâ, Çekmez kürenin sırtı bu tâbût-u cesîmi!” kabîlinden hamâsî nutuklara başlayacak değilim. Diğer mübâlagalı değerlendirmelerden de sarf-ı nazar etmeyi doğru buluyorum. Ama önce bir Türkiye’ye ve bir de çevresindeki ülkelerin durumuna bakdıkdan sonra ilâveten bir de yıkılsa çevresine vereceği zarar ziyânı hesablamak bu ülkenin “behemehâl” ayakda kalması gerekdiğine yeterli delil değil mi?
Bana öyle geliyor ki Türkiye “Ben ille de yıkılmak, yokolmak istiyorum!” diye tepinse bırakmazlar. Bâzı Kürd yurddaşlarımızın ayrılma hayallerini de gerçi dikkatle notediyor, ama bir millî felâket olarak algılamıyorum. Türkiye’nin tam da enternasyonal kıstaslara göre“demokratik” bir ülke olmasına bir iki adım kala, bu ekonomik performansla ve bu perspektiflerle pupa yelken yolaldığı böyle bir ortamda bu yurddaşlarımız enâyi mi ki sonu hüsranla biteceği apâşikâre bir mâcerâya atılsınlar? Siz olsanız bu dalgalı denizde güvertede kalarak yepyeni ufuklara doğru ilerlemek yerine bir filika indirip gemiyi terk etmeyi tercîh eder misiniz?
Birileri bunları derd edinip tasalanırken ben de ayıp değil ya, yarın öbür gün Kuzey Irak ve Kuzey Sûriye Türkiye’ye iltihâk ederse (edince!) bunlardan kaç il olacak, okul müfredâtı nasıl düzenlenecek filan gibi “sorunlarla” boğuşuyorum.
Türkiye bölünecekmiş!
Bölünsün de görelim bakalım!
18.01.2012 Star






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.