Bugün 21 Aralık, Şeb-i Yeldâ! Yâni yılın en uzun gecesi. Bundan sonra daha altı gün bu hâl devâm edecek ve 27 Aralıkdanîtibâren artık günler yeniden uzamaya başlayacak.
Muvakkit (aslında muvaqqit) Osmanlıda bir memûriyet. Vakti doğru olarak tesbît eden görevli. Eski İstanbullular “muvaqqithâne” binâsını bilirler.
Müneccimse astrolog demek, yıldız falcısı, onların hareket ve durumundan ahkâm çıkaranadam.
Yâni diyor ki o gecenin uzunluğunu öyle muvaqqit, müneccim filan bilmez. Sen onu asıl gam derdiyle gözüne uyku girmeyene sor!
Bu müneccimlerle ilgili olarak 19. Yy.’ın bence hârika şâirlerinden biri olan Ziyâ Paşa’nın hoş bir beyti vardır. Mâdem açıldı:
“Yıldız arayıp gökde nice turfa müneccim Gaflet ile görmez kuyuyu rehgüzerinde.”
Turfa, garib/tuhaf demek. Rehgüzer ise geçilen yol.
Kısacası bugün benim için farklı bir gün olduğu için kendimden bahsetmek münâsebetsizliğini gösterdim. Ama belki bana benzeyen başkaları da vardır.
Şimdi denilebilir ki iyi de 21 Mart, 21 Hazîran ve 20 Eylül de bu bağlamda farklı günler değil mi? Öyle ya 21 Martda gece ve gündüz eşitliği geliyor ki kudemâ, yâni eskiler, buna “tesâvi-i leyl ü nehâr” derlerdi. Tesâvî eşitlenme, leyl gece, nehâr ise gündüz. 21 Hazîrana gelince o en uzun gün oluyor ve tabii en kısa gece. 20 Eylül ise yine tesâvi-i leyl ü nehâr.
Doğrusunu isterseniz ben bu günlerin “mânâ ve ehemmiyeti”ni hatırlarım ama birazdeğişik şekilde:
21 Mart benim için bir tür tesellîdir. Aman, şükürler olsun ki günler daha uzamaya devâm edecek!
21 Hazîran ve 20 Eylül ise birer vesîle-i hüzün!
Artık zirveye ulaşdık, bundan böyle yokuş aşağı gitmeye başlayacağız hâletinin hüznü.
Lâkin hüzünlüyüz diye hüzünlenmenin âlemi yok, zîrâ...
“Hüzün ki en çok yakışandır bize!”
...demiş Hilmi Yavuz.
Sarı Çizmeli Mehmed Ağa değil, Hilmi Yavuz! Yaşayan İkinci En Büyük Türk Şâiri!
Başka ne dediğini merâk ediyorsanız buyrun:
“Hilmi diyor ki ben
Ucuz hüzünler kirâlardım
Alyanak bir kuklacıdan
Gök binlerce mâvi şapkadır
Senin şapkan da mâvi miydi
O günlerde?”
İşte Yaşayan İkinci Büyük Türk Şâiri böyle diyor.
Birincisinin kim olduğunu herhalde tahmîn etmişsinizdir, değil mi?
Peki, o ne demiş?
“Bir çark-ı felekde farkı yoksa sağın soldan,
Aynıysa Âyîne-i Devrân’ın ön ve ardı,
Mümkin ki tüm cüzden önce, menzil yoldan,
Ebediyyetse zamandan önce de vardı.”
Bu gece Şeb-i Yeldâ!
21.12.2011 Star
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.