Geçen haftaki yazımda mûsikîmizin zengin makamsal yapısının aslında bir 'ana dizi' tesbitini ve kabulünü zorlaştırdığından bahsetmiştim. Çünkü ana dizi, mutlaka bütün yapıların ve dizilerin bu ana diziden doğduğunu kabul etmeyi de beraberinde getirir. Mûsikîmiz oldukça zengin bir yapıya sahiptir, her makam zaten tek başına bir anlam ifade etmektedir, onun bu zengin makamsal yapısını sırf Batı müziğinin standart hâle getirilmiş sistemini taklid ederek veya kopyalayarak mûsikîmizi sistemli hâle getireceğimiz düşüncesinden hareketle bir ana diziye bağlamak veya bir ana dizi etrafında döndürüp dolaştırmak bence bu makamsal yapının zenginliğini zayıflatıcı hatta yok edici bir unsurdur. Bu sebepten dolayı mûsikîmizi ille de bir ana dizi merkezli mûsikî olarak düşünmeyi kendimce doğru bulmuyorum. Batı müziğinin ses evreni, Doğu müziklerinin –özellikle Osmanlı-İslâm müziğinin- ses evreninden daha dardır ve zaten mûsikîmizde kullandığımız mikro tonları (koma sesleri) 'insan duyamaz ve seslendiremez' düşüncesiyle kullanmamak, Batı müziğinin ses evrenini oldukça fakirleştirmiş ve daraltmıştır. Halbuki Osmanlı-İslâm ses evreni, Batı müziğinin indirgenmiş tampere ses evrenini de içine alacak kadar geniş bir ses evrenidir.
Yazının devamı için:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YalcinCetinKayaPazar/m%C3%BBsik%C3%AEmizin-ana-dizisi-batinin-degil-medeniyetimizin-ortak-hissiyatini-yansitmalidir/38566































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.