• İstanbul 16 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 12 °C
  • Konya 10 °C
  • Sakarya 12 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 15 °C
  • Gaziantep 10 °C
  • Bolu 8 °C
  • Bursa 10 °C

Yasemin Kuloğlu: Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Üstüne

Yasemin Kuloğlu: Nar Ağacı (Nazan Bekiroğlu) Üstüne

“Sen bir şehir olmalısın ya da nar

                    Belki granada, belki eylül, belki kırmızı”

 

Farsça “enar” sözcüğünden gelmiş dilimize nar sözcüğü. Yunancada sulak yer demekmiş nar. Arapça’ da ateş, cehennem. Nar etimolojisi değil sizlere anlatmak istediğim. Kendisini şiirle sevmiştim narın, nar, şiirdi, şarkıydı, masaldı ve romandı minyatürlerle beraber. Endülüs ve nar şehirleri aklıma düşmüştü.  Granada, nar şehriydi. Anadolu’da Nevşehir yakınlarında görmem gereken bir nar kasabası vardı, sanal dünyada görebildiğim çıplak gözlerle de görmeyi dilediğim.

Çok sevdiğim bir şarkının hazin hikâyesi vardı zihnimde uzun zamandır. Sözleri Fevzi Halıcı’dan, bestesi ise kıymetli bestekârımız Cinuçen Tanrıkorur’dan; “Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim.” Şarkı sözleri bir efsaneye dayanıyordu. Efsanemizde, Cihangir Hanlığı’nın genç prensi Salim Şah, Ankarali adında güzel bir rakkaseye âşık oluyordu. Prens, halktan biriyle evlenemezdi, yasaktı evlenmesi.  İki âşığın görüşmeleri yasaklanıyordu. Rakkase, şehrin ortasında dört duvara hapsediliyordu. Halk her gün gelip ağlıyordu duvarın önünde, affedilmesini istiyorlardı ancak bir zaman sonra ümitleri kalmıyordu. Prens ayrılmıyordu o duvarın önünden. Prensin gözlerini hiç ayırmadığı duvarda bir gün bir ağaç beliriyordu. Aşk, çiçek açıyordu. Duvar, baştanbaşa narçiçekleriyle doluyordu. Ve Prens mutlu bir yüz ifadesiyle narçiçekleri arasında ruhunu teslim ediyor, iki âşık, nar ağacında, narçiçeği açarak buluşuyordu. Taşları, duvarları delerek sevdiğine kavuşmanın adı oluyordu narçiçeği.

“Bu yıldızlar doğan günü çağrışır/ Bu gündüzler gözlerini çağrışır/ Ya kimlere verdin avuçlarını…” Ah… Günaydın.

Bu sözleri yazdıran nar ağacı, narçiçeği, aşk… Kaşan’da, Kaşan bahçelerinde dolanıyordum. Nar Ağacı ve Setterhan yanımdaydı. Bu romanı kırk yaşımda okumuş ve insan bir romana da mı geç kalır, demiştim. Her şey yerli yerinde iken. Yahya Kemal ötelerde. Ben ise ondandır: “Dönülmez akşamın ufkundaydım. Vakit çok geçti.” Hayli geç… Geç.

Devamı: https://www.insaniyet.net/nar-agaci-nazan-bekiroglu-ustune/

Bu haber toplam 364 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim