Akgül hoca bu konuda sitemini şu sözlerle ifade ediyor: “Bu vesileyle belirtmek istiyorum; herkes bizim fikrimize iştirak mecburiyetinde değil. Tenkit edenin tenkidi zoruma gitmiyor. ‘Vay vaiz bunu nasıl söyler, vay Ayasofya’nın cami olması nasıl dile getirilebilir.’ deniliyor. İşte ben buna isyan ediyorum ve diyorum ki; iştirak edersiniz etmezsiniz ama bize ‘nasıl söylersiniz’ diyemezsiniz. Biz ‘parya’ değiliz. Memleketin öz sahibi olduğumuzu haykırma hakkına sahip olduğumuza inanıyoruz. Fikrimize iştirak etmemek şöyle dursun ‘Ayasofya cami olmasın’ da diyebilirsiniz. Hatta ‘kilise olsun’ da diyebilirsiniz (en sonunda halka gidilir mesele biter) ama ‘siz cami olsun diyemezsiniz’ deme hakkınız yok. Olmayacak da. Biz bu tutuma isyan ederiz.”
Akgül hoca sözlerinden asla pişmanlık duymadığını vurgulayarak, kendisini susturmak için hedef tahtasına koyanlara da şöyle tepki gösteriyor:
“Düşündüklerimizi ifade etmekte kararlıyız. Kendilerince bir başka susturma taktiği geliştirmişler. ‘Siyaset yapıyor’ teranesini tekrarlıyorlar. Duymak istemedikleri her şeyi ‘siyaset’ diye yaftalayıp susturmaya devam etmek istiyorlar. Bana göre onun da kullanma tarihi bitti.”
Helal olsun Mustafa Akgül hocaya…
Geçmiş dönemlerde muhafazakar bir isim fikrini söyleyip haklı bir talepte bulununca medya hemen hedef tahtasına koyar, linç girişimi başlar ve muhafazakarlar da geri vitese takar pişmanlıklar dilerlerdi.
Akgül hocanın mektubunu okuyucunca geçmişe dair unutamadığım iki şeyi tekrar hatırladım.
İlki Kırşehir’de bizzat yaşadığım bir olay.
24 Aralık 1995 Genel Seçimleri’nde, 19 yaşında ilk kez oy kullanmak için sandık başındayım. Oy kullanma işlemi camide gerçekleştiriliyor. İkindi ezanını okumak için camiye gelen imam şimdi hatırlayamadığım bir düşüncesini ifade etmişti. Bunun üzerine CHP temsilcisi, “Sen imamsın sen konuşma” diye aklı sıra imamı fırçalamıştı. Anında tepki gösterip, “Bundan sonra bu memlekette imamlar konuşacak. Hep siz konuştunuz, ülkeyi getirdiğiniz nokta ortada. Susması gereken varsa o da sizsiniz.” demiştim.
Ardından 1995 seçimlerinde Refah Partisi’nden milletvekili seçilen Rahmetli Aydın Menderes Meclis’te tarihi bir konuşma yapıp manifesto niteliğindeki şu ifadeleri kullanmıştı: “Bugüne kadar Türkiye'de İslam neye uyuyor diye tartışılıyordu, bundan sonra ne İslam'a uyuyor, o tartışılacak"…
İşte bu sözler baba Menderes’ten sonra oğul Menderes’in de milletin gönlünde taht kurmasına vesile olmuştu.
Bu milletin özünde, dokusunda, kimyasında İslam mayası var.
Kimse söküp atamaz.
Hakkı haykıranları hiç kimse susturamaz.
Bu ülkede herkes görüş bildirir.
Başpiskopos, Hahambaşı, Baş Papaz, azınlık liderleri, eşcinsel dernek temsilcileri istedikleri zaman konuşurlar.
Buna karşı da değiliz.
Ancak Terörist Başı’nın bile her hafta görüş bildirdiği bir ülkede baş vaizin görüş bildirmesini hiç kimse çok göremez…
Mustafa Akgül hocalar susturulamaz.
19.10.2013 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.