• İstanbul 16 °C
  • Ankara 23 °C

Yıldırım Alkış: Millî Eğitim Müdürlüğü ve Kars Günlerim

Yıldırım Alkış: Millî Eğitim Müdürlüğü ve Kars Günlerim
02.02.2012’nin karlı bir kış gününde, Kars’ın ve Anadolu’nun manevi valisi, erenlerin piri; Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin ruh babası Ebu’l Hasan Harakânî’nin (963-1033) huzurundayım.

 Bu, Kars’a da türbeye de ikinci gelişimdi.  İlk gelişimde burada yaptığım duanın üstünden yaklaşık dört ay geçmişti. Yeterince sevemediğim masa başı evrak işlerinden, denediğim ve sevdiğim eğitim işine geri döndüm. Hem de ilin eğitiminden sorumlu müdür olarak. Rabbim utandırmasın. Evliya Camii’ndeki kılınan iki rekât şükür namazından sonra nice hayaller ve planlar kurarak ve yeni tanışacağım mesai arkadaşlarımın da merakıyla makama geçtim.

İşe koyulmadan önce sorumluluk duygusunun ağırlığını üzerimde hissettim. Bu duygu yaşayacağım yerin tarihî, kültürel özelliklerini görür gibi olmama sebep oldu. Bundan dolayı önce kısaca Kars’tan bahsetmeliyim:

Kars ecdadın Anadolu’ya giriş kapısıdır. 1453’te İstanbul ne ise 1064’te Kars odur. Bu sebepledir ki Fatih Sultan Mehmet, Fatih-i Sani/İkinci Fatih’tir. Fatih-i Evvel ise Alparslan’dır. Diğer bir lakabı da “Ebu’l Fetih”tir. Alparslan 1064’te Kars’ı o günkü ismiyle Şehristan’ı fethetmiş ve şehri emanet ettiği Ebu’l Menucehr’in yaptırdığı, kendi ismiyle anılan cami, Anadolu’da Türklerin yaptırdığı ilk cami özelliğini taşır. Kars, ilim ve âlimler şehridir. 1918’de kurulan Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti’nin de başşehridir. En fazla şehidi olan serhat şehridir. En fazla tabya, en güzel kar, en güzel çiçekler ve böcekler; en güzel göller ve kuş cenneti de buradadır.

Bu kadim şehirde hemen işe koyulduk ve çok şükür, hayalini kurduğum projelerin hepsini olmasa da birçoğunu, çalıştığım süre içinde uygulama imkânı buldum. Bizi bize bıraksalar daha çok iş yapardık ama maalesef o kadar çok amirlik taslayanımız vardı ki, onları memnun etme ve olmaz işlerinde ikna etme uğruna harcadığımız zaman, bizim asıl işlerimize ayırmamız gereken vakitlerimizi işgal ediyordu.

Malum, protokol kuralıdır; yeni başlayan il müdürü, ilk olarak valiyi ziyaret eder, “Ben geldim, yeni müdür benim” der, bilgi verir. Ben de öyle yaptım. Asıl validen sonra sıra muvakkat valiye gelmişti. Valinin masasında Necip Fazıl Kısakürek’in kitapları vardı. Çay içip sohbet ettik. Kitapları göstererek “Ben de boş kalırsam bunlarla meşgul oluyorum” demişti. “İyi, okuyan ve dindar bir valimiz varmış” diye mutlu olmuştum.

Devamı: https://www.insaniyet.net/milli-egitim-mudurlugu-ve-kars-gunlerim/

Bu haber toplam 266 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim