• İstanbul 16 °C
  • Ankara 17 °C

Yunus Emre Altuntaş: 'Bir besmele ve sübhaneke' ile başlayan bu yolculukta Bekir Sıdkı Sezgin

Yunus Emre Altuntaş: 'Bir besmele ve sübhaneke' ile başlayan bu yolculukta Bekir Sıdkı Sezgin
Bugün son yüzyılın en büyük Türk Musikisi ustalarından Hanende-Sazende-Bestekâr Bekir Sıdkı Sezgin’in vefatının sene-i devriyesi.

1936 yılında musikişinas bir ailede dünyaya gelen Sezgin’in daha küçük yaşlarda musiki ile hemhal olduğunu görüyoruz. Babası Hâfız Hüseyin Efendi Türk Musikisinde yetkin bir isim, annesi Feride Hanım ise ud çalan bir musikişinastır. Henüz üç yaşında olan Bekir Sıdkı her akşam babasının elinden tutarak mahalle kahvehanesine gider ve orada bulunan gramofonun başında saatlerce plakları dinlermiş. Çocuğunun bu durumunu gören babası Hâfız Hüseyin Efendi ilk musiki eğitimini kendisi vermeye başlamıştır.

Kendi deyimiyle “Bir besmele ve sübhaneke” ile başlayan bu yolculuk hafızlık, hanendelik, sâzendelik, hocalık, bestekârlık gibi daha birçok vasıflarla hayatının sonuna kadar devam etmiştir. Kendisi gibi musikimizin önemli icracılarından olan oğlu Hüseyin Kudsi Sezgin, babasını “Bütün ömrünü Türk-İslam kültürüne vakfetmiş bir vakıf; gerçek sanatımızı toplumumuza ulaştırma hususunda cansiperane mücadele vermiş bir medeniyet mücahidi” olarak tavsif eder.

Henüz üç buçuk yaşında babasından dini musiki eğitimine başlayan Bekir Sıdkı Sezgin, Kur’an’ı hatmettiğinde ise beş yaşına henüz girmiştir. Bir yandan da ud çalan annesi ile din dışı musiki eserleri çalışmaktadır. Çocukluğunu yaşayamadan kendisini yoğun bir eğitimin içinde bulan Sezgin yedi yaşına geldiğinde yetkin ve mahir bir musikişinastır. 1943 yılında ilkokula başlayan Sezgin kendi ifadesiyle “En az altı makamda dini ve lâdini olmak üzere birçok eser icra ediyor, bu makamları karakteristik vasıfları ile pratik olarak tanıyor ve duyduğu zaman isimlendirebiliyordu.” Babasının musikiye vukufiyeti ve geniş ufku Sezgin’in hayatında belirleyici olmuştur. Onun mükemmeliyetçi, titiz ve en güzele ulaşma noktasında gösterdiği gayret de babasından izler taşımaktadır.

 

Sezgin babasından şöyle bahseder: “Sebeb-i hayatım olan babam musikiyi nereden nasıl öğrendiğim mevzusunda bir dev gibi karşımdadır. Artık başka kapı aramaya lüzum var mıdır? Kendimden uzun boylu bahsetmek zaid olacaktır. Ne aldı isem ne öğrendiysem hepsini babamdan alıp öğrendim. Benim en büyük hocam odur.” O yaşlarda Hafız Fahri’den Tevhid bahrini, Hafız Mecid’den Veladet bahrini, Beşiktaşlı Hafız Mahmud’dan Miraç bahrini meşk eden Bekir Sıdkı beş makamdaki İstanbul ezanlarını ise Laleli Camii Başmüezzini Hafız Numan Efendi’den talim etmiştir. Bunun yanı sıra Sezgin’in hayatında Hafız Hasan Akkuş, Hafız Ahmet Rasim Efendi, Kavalalı Hafız Ahmet Efendi, Hafız İdris Efendi, Hafız Saadettin Efendi gibi isimlerin de ayrı bir yeri vardır. Zira tecvid, meharic-i huruf, tertil-i Kur’an, ilahi, tevşih, şuğul, durak, ezan, sala gibi dini musiki formlarda da bu isimler Sezgin’in hayatında yeni kapılar açmıştır.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/bir-besmele-ve-subhaneke-ile-baslayan-bu-yolculukta-bekir-sidki-sezgin-makale,3007.html

Bu haber toplam 141 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim