Türk hikâyesinde, İslam'ın doğuşuyla gelen esinti Arap ve Fars hikâyesinin özellikleri etkili olmuş, zenginleşmiş, farklı bir boyut kazanmıştır. Öyle ki 'Kahramanlık' konusunu anlatan hikâyelerdeki Alp tipi İslami bir mahiyet ile Alperen tipine dönüşmüştür.
Bununla beraber hikâye konuları Kur'an kaynağından besleyip; Yusuf Kıssası, Hz. Peygamberin(sav) gazaları ve mucizeleri olmuştur. İlk mensur hikâye olan Danişmend-name, Battal-name, Hamza-name ve Ebü Müslim'in on üçüncü yüzyılından itibaren halk arasında çok okunan, bilinen hikâyelerdir.
En çok bilinen Yusuf u Züleyha hikâyesinden sonra, hakkında müstakil eser yazılan kıssalardan biride, Kur'an-ı Kerimde on sekizinci surede anlatılan ve bu sürenin adını taşıyan "Ashab-ı Kehf" kısasıdır. Bu kıssa, Kehf Suresi'nin dokuz ile yirmi altıncı ayetleri arasında yer alır.
Ashabı-ı Kehf Hikâyesi'nin Muhtevası
Tarihîn bir yerinde, bir vaktinde, dindar ve takva sahibi bir çoban varmış; adı Dakyanus'tur. Fars diyarında, İsrailoğulları kavmine mensup imiş. Kitaptaki olay Dakyanus adlı çobanın bir gün gizemli, okunması zor bir levhayı bulup ve bu levhayı Kayseriyye şehrinde bir Pire okutmasıyla başlar. Pir: Dakyanus'un dünyadan ahirete küfür ve delalet üzerinde gideceğini söyler. Bunun yanında levhanın yanında sayısız bir hazine olduğunu hepsinin onun olduğunu söyler. Pir'in yardımıyla hazineyi çıkartıp Fars Padişahı ile dost olarak, Rum Padişahını yener. Rum ülkesinin tahtına oturarak, dost olduğu Fars Padişahını da öldürür. Hem Rum hem de Fars ülkesine hâkimiyet kurar.
Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/bir-gun-veya-gunun-bir-kismina-dair-309-yil-k5947.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.