Geçen haftaki yazımda 28 Şubat günlerinin siyâsî tablosunu -bir köşe yazısı hudutları içinde- çıkarmaya çalışmış ve kuruluş merhalesindeki bir üniversitede inançlı bir öğretim görevlisi olarak zulmün kendi üzerimize düşen gölgesinden sahneler göstermiştim
Buradan biraz daha devâm edelim:
Öncelikle o devrede çoğunluğu henüz doktor, doçent gibi bir unvâna sâhip olmayan öğretim elemanı arkadaşlarımın bir dervîş aşkı ve sabrı ile çalışmalarını kaydetmeliyim. Üniversite bu mütevâzî ve gayretli arkadaşların omuzlarında üniversite oldu, bu unutulmasın. Ama 28 Şubat darbecileri için ilim aşkının, gayretin, ülkeye faydanın bir ehemmiyeti yoktu. Hanımı başörtülü ise, bir cemâat sohbetinde bulunduysa, hatta hiçbir cemâatle irtibatı olmasa da beş vakit namazını kılıyorsa yok edilmesi gereken bir düşman kategorisine giriveriyordu insanlar. Canla başla çalışan o elemanların ekseriyeti âdetâ tırpanla biçildi, hiçbir hak tanınmadan beş parasız sokağa atıldılar.
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/zulmun-golgesinde-35237.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.