• İstanbul 15 °C
  • Ankara 21 °C

M. Seyfettin Erol: 15 Temmuz Darbesinin “Harici Boyutu”...

M. Seyfettin Erol: 15 Temmuz Darbesinin “Harici Boyutu”...
Başarısız darbe girişiminin üzerinden tam olarak bir yıl geçti. Birçok soru halen havada uçuşmaya devam ediyor. Her operasyon beraberinde bir değil, bir kaç tanesini birden getiriyor.
Darbeyi gerçekleştiren akıl/küresel irade ile onun sahadaki taşeronlarının sahip olduğu matruşkalı yapı, hiç kuşkusuz bu sonuçta oldukça etkili bir yere sahip.
 
Net olan durum, tehlikenin halen devam ettiği. Zira son bir yılda yaşanılan gelişmelere, özellikle de dış politika boyutuyla bakıldığında, tehlikenin tamamıyla geçtiğini söylemek pek mümkün görünmüyor. Nitekim devam eden operasyonlar ve OHAL durumu bunun açık birer göstergesini oluşturuyor.
 
Her ne kadar ülke; darbe ve sonrası bir ayda yaşanan yüksek alarm durumunda olmasa da, temkinlilik hassas geçiş sürecine damgasını vurmuş durumda. Zira 15 Temmuz’a giden süreçte rol oynayan faktörler ile birlikte bu darbenin arka plan aktörlerinin “durum”, “tutum”, “hedef” ve “beklentilerinde” çok fazla bir değişiklik gözlenmiyor. 
 
Örnek mi? Bir değil, bir kaç tanesini birden sıralayalım: 
1) 15 Temmuz’a giden süreçte etkili olan Rusya dengesi halen gündemdeki yerini koruyor. Bunu değiştiremediler. Bilakis, ilişkiler Suriye merkezli, İran’ın da içine dâhil olduğu bir “de factoittifak”a dönüşmüş vaziyette. Dolayısıyla Türkiye’nin başta ABD olmak üzere Batı ile ilişkilerinde gündeme kriz hâkim olurken, Rusya ve diğer Asya/Avrasyalı güçler ile çok kutupluğu esas alan derin bir işbirliği süreci söz konusu. ABD bırakın müttefik olmayı, artık bir tehdit olarak algılanıyor ve bu algı 15 Temmuz gecesinden itibaren zirve yapmış durumda.
 
2)  Türkiye 15 Temmuz gecesinden bu yana NATO, dolayısıyla Batı ittifakı açısından halen riskli bir ülke. Türkiye açısından ise NATO, neredeyse dünün Varşova Paktı ile eşdeğer. Türkiye’nin NATO’daki yerini güçlendirmek isterlerken; “Avrasya Bloku”na daha da itmiş durumdalar. Bunu kabul etmeleri mümkün değil.
 
3) Aynı şekilde Türkiye-AB ilişkileri de topal ördek konumunda. Koptu kopacak gibi. Uzatmaları oynuyorlar. AB’nin Türkiye üzerinde bir yaptırım gücü artık söz konusu değil. Örneğin, 6 Temmuz tarihli Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasını öneren Avrupa Parlamentosu (AP) raporunda Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinden vazgeçilmesi de talep ediliyor. Türkiye buna, söz konusu raporu aynen Bürksel’e iade ederek cevap veriyor ve tercihini ortaya koyuyor.
 
4) Türkiye üzerinden İran’ı hedef alan, mezhep temelli bir “İslam İç Savaşı”nı başlatamadılar. Türkiye, “İslam İç Savaşı”nı reddettiği gibi, bir taraftan İran ve Irak ile olan ilişkilerini güçlendiriyor, diğer taraftan Suriye politikasında daha farklı bir sürece girdiğiyle de ilgili güçlü mesajlar veriyor.
 
5) Mısır’daki askeri darbe sonrası coğrafyadan süpürülmesi hedeflenen Türkiye, buna “İslam NATO’su”, Körfez’de askeri üsler vb. projelerle cevap vermek suretiyle meydan okumasını devam ettiriyor.
 
6) Türkiye, ABD/Batı’ya rağmen Suriye’ye girebiliyor, Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirebiliyor ve bunu Suriye-Irak merkezli olarak daha da geliştirebileceği-derinleştirebileceğiyle ilgili mesajlarını veriyor.
Bu haber toplam 613 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim