Evvelce Kefken’de çok vakit geçiriyordum. Bazı seneler bütün yaz orada kalıyordum.
Kefken, Karadeniz’in meşhur limanlarından birisidir. Balıkçı yatağıdır.
‘Trol’ kelimesini ilk orada işittim.
Trol’ü de ilk oralarda gördüm.
Açılmış trol ağı değil... Teknelerin üzerinde yığılmış halini gördüm. Yani tekneye binip trol avcılığının nasıl yapıldığını izlemedim.
Ağır. Büyük.
Avcılığıysa korkunç.
Denizin dibini süpürüyor trol. Hatta süpürmüyor, kazıyor.
Balıkların yuvalarını tarümar ediyor.
Balığı adeta zürriyetten kesiyor, neslini kurutuyor.
Denizlerimizde balık türlerinin azalmasının önemli sebeplerinden biri.
Sosyal medyadaki trollerden ilk bahsedildiği günlerde, herhalde trol ağı gibi bir şey diye düşünmüştüm.
Ağı atıyorlar ve internetin dibini kazıyorlar.
Denizin bereketini kaçırıyorlar.
Böyle mahluklar, demiştim.
Bu anlamlandırma bir müddet beni idare etti.
Fakat sonradan kafi gelmemeye başladı.
Hatırımda kalan ilk gerçek trol vakasıyla gezi hadiseleri sırasında karşılaştım.
Bir gazeteci İngilizce twitt atmıştı. ‘Tanklar bir kişiyi ezdi, çok sayıda ölü var’ gibi bir twitti bu. Tamamıyla yalandı.
Devamı: http://www.karar.com/yazarlar/yusuf-ziya-comert/trolun-lugatteki-serguzesti-6337
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.