• İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

100 temel bilmecesi!

D. Mehmet DOĞAN

İlk öğretimin ilk kademesi için Milli Eğitim’in okunması gereken temel eserler listesi yaptığını, bu listede bilmecelerin de bulunduğunu dün yazmıştık. Bilmece halk edebiyatının önemli bir türü. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nde bilmece “Somut ve soyut bir çok kavramlarla ilgili üstü kapalı bir soruyu akla yakın ilişki ve çağrışımlarla düşünce ve dikkatimize aksettirerek karşılığını bulmayı hedef tutan, belli bir geleneğin gereği olarak oyun, yarışma üretim faaliyetlerinde zamanı değerlendirme, bilgi gösterisi gibi fonksiyonları üstlenen pek çoğu kalıplaşmış şiirli sözlerdir” şeklinde tarif ediliyor.


Bilmecelerin sözlü geleneğin önemli bir verimi olduğu şüphesiz. Divanü Lügat’it-Türk’ten beri yazıya geçmiş bazı örneklere de sahibiz. Bilinen şu ki, bilmeceler manzumdur, yani şiir şeklindedir; nesir bilmeceler çok azdır, bunların büyük çoğunluğu da manzum bilmecelerin parçalanmış şeklidir.


Halk bilmecelerinde lâf uzatılmadan çok ince söz ve zekâ oyunları yapılır. Şu kısa fakat çarpıcı tanımlamalara bir bakın: Kuru kafa/Attım rafa (Ceviz). Yeşil atlas/Suya batmaz (Zeytinyağı). Baldan tatlı, baltadan ağır (Uyku).


Peki “ayna” nasıl bilmece olur? İşte cevabı: Bilmece bildirmece/Resim yapar gündüz gece!


Bilmecelerimizle ilgili çalışma yapan ilim adamlarımız arasında geçen yıl kaybettiğimiz Şükrü Elçin hemen hatırımıza geliyor. Onun derlediği, talebelerine derlettiği çok sayıda bilmece var.


Evin üstünde yarım çörek.


Dam üstünde sarı taş.


Onbeşinde gencelir/Otuzunda kocalır.


Bu bilmecelerin hepsinin cevabı aynı: Ay. Hepsi farklı bir açıdan “ay”ı tarif ediyor.


Meramımız, size bilmecelerden örnekler sunmak değil, ama bazı örnekler verelim ki, mevzu anlaşılsın. İşte yine kısa ve öz fakat güzel bir bilmece: Ben giderim o kalır, ben giderim o kalır.


Cevabının “isim” olduğunu anlamışsınızdır her halde!


Bütün halkiyat, folklor mahsulleri gibi bilmeceler de zamanın şartlarına uyar. Yeni bilmece ortaya çıkar. İşte “vapur” bilmecesi: Karşıdan baktım ev gibi/Yanına vardım dev gibi.


Elimizde bulunan ve 2, 3 ve 4. sınıflar için hazırlandığı belirtilen bilmeceler kitabından vereceğimiz örnekler, bilmecenin ne olduğunu değil, ne olmadığını anlattığı gibi, pedagojik yönden, terbiyevî açıdan nelerin hiçe sayıldığını da gösteriyor:


Kadının kocası ile âşığı arasında ne fark vardır?


Erkeğin kız arkadaşı ile eşi arasında ne fark vardır?


Birinci soru: Bunlar gerçekten “bilmece” mi?


İkinci soru: Bunlar eğitim ve öğretim anlayışına ve bilhassa ilköğretim 2, 3 ve 4. sınıflarda okuyan çocuklara uygun mu?


İkisi de değil. Millî Eğitim çocuklar için bilmece kitabını 100 temel eser arasına koymuş olabilir. Fakat muhtevası hususunda bir ölçü getirmiş midir?


Türk Bilmeceleri diye kimbilir kaç çeşit kitap piyasada dolaşmaktadır. Hepsinin üstünde de “M.E.B. tavsiyeli 100 Temel eser” yazmaktadır. Milli Eğitim neyi tavsiye etmiştir? Şimdi bizim yayınevini yazmadığımız, ama talep edilirse Bakanlığa sunacağımız kitabı mı?


Elbette böyle bir şey yok. Fakat mesele şu: Milli Eğitim liste hazırlıyor, ilan ediyor. Fakat muhteva konusunda gerekeni yapmıyor. Bilmece kitabında olduğu gibi, ne yazarsan bilmece oluyor! Yahut da anlı şanlı yazarlarımızın şaheserleri karikatürleştirilerek çocukların önüne konuyor.


Liste yayınlamaktan daha önemlisi, buna çare bulmak! Kaliteliyi, terbiyevi, yetiştirici olanı belirlemek. Bu olmadıktan sonra, küfür “edebiyat” diye çocuklarımıza sunulur, sunuluyor da!
Bu yazı toplam 3220 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim