Bu kelimeler, deyimler kullanımdan düşmek üzereydi. Kullanan varsa da azdı. Son günlerde kendini “türkçü”, “atatürkçü” diye niteleyen kişiler, gruplar, medya mensuplar, siyasiler…
Bu kelime ve kavramlara şiddetle ihtiyaç olduğunu bütün dehşetiyle gösterdiler.
Cahil, atatürkçülerin lügatlerinde “bilgisiz” diye karşılanıyor.
Bu kelime elbette bunların sergiledikleri tutum karşısında kifayetsiz kalır! Bunların Bilmesi cehaleti örtemez.
Büyük bir şehitlerimize rahmet, İsraile lanet yürüyüşü tertiplendi.
İstanbul’un selatin camilerinde sabah namazını kılıp, Allah'a İsrail-ABD zulmünün sona ermesi için dua eden vatandaşlar köprüden yürüyerek Galata’ya geçtiler. Muazzam bir kalabalık. Kırıp dökmeden, hiçbir şeye zarar vermeden bu faaliyeti gerçekleştirdi ve sükunetle dağıldı.
İsrail’in, ABD’nin lanetlenmesi bu ülkede birilerini fevkalade rahatsız ediyor. Bunları İsrail’le ve ABD ile görünür görünmez bağları var. Millet sükunetle dağılırken bunlar öfke biriktiriyorlardı.
Bu öfke Ege isimli bir genç tarafından, yürüyüşe katılan sıradan bir vatandaşın suratında patladı. Adam kanlar içinde yere düştü. Onun saldırdığı masum vatandaşa söylediğine bakın: “Sen Türk değil misin burası Türkiye, “Sen Arap seviciliği mi yapıyorsun?”
Ege isminin eski Yunan krallarının birin (Aegeus) adından alınma olduğunu bilmeyecek kadar kadar cahil. Bu ismine bakarak ona “Sen Yunan sevici misin?” demek hata olmaz.
Bu son yıllarda sayıları artan cahil ve vatandaşlardan biri. Aidiyetini, kimliğini bilmeyecek kadar echel! Koyu cahil.
Türk cumhuriyetle tarladan bitmedi, balık gibi havuzlarda yetişmedi.
Türk bin yıldır dünyanın büyük bir bölümünü yöneten, kendine mahsus bir İslam medeniyeti kuran bir millet. Türklükten bibehre genç hem de üniversite talabesi imiş. Bu kadar cehalet tahsille olur denilir ya, bu genç de eğetim sistemimizin itinayla yetiştirdiği tiplerden biri olmalı.
Batılılar Osmanlıya Türk dedi. Osmanlılar kavimleriye öğanmek istemedikleri için “Türk” kavramını öne çıkarmadılar. Fakat, bir ara Avrupalıların gözünde bütün müslümünlar Türk sayıldı. Balkan kavimleri Müslüman olunca Türk olduklarına inandılar. Yatarken dualarında Türk olarak yatıp, Türk olarak kalkmayı niyaz ettiler.
Tabii bu cahil çocuğun patlayan öfkesi, Türkiye’de kendilerini “atatürkçü” olarak niteleyenleri çok memnun etti. İsraile karşı çıkanlara kuvvetli bir tepki gösteremeyen bu çevreler bu sokak ortasında mazlum bir vatandaşı yumruklayanı kahramanlaştırdılar. Bu zorbayı övücü mesajlar yayınladılar, şiddeti savunmak için kılıflar uydurdular, hilafet bayrağı, hilafet yürüyüşü uydurmalarına başvurdular.
Şu soruyu sormak zorunda kalıyoruz: Bunlar en azından kültürel Müslüman değiller mi? Geçenlerde İslama saldırıları ile bilinen bir komik ölünce onun cenaze namazının kılınması için yırtınanlar, o tabutun üzerine “kelime-i tevhid” bayrağının serildiğinin farkında değiller mi?
Nedir kelime-i tevhid: “Allahtan başka tanrı yoktur, Muhammed onun elçisidir!” işte bunu dil ile söyleyen, buna şahidlik eden Müslüman olur. Bu hususa İstiklal Marşımızda Mehmed Âkif kuvvetli bir vurgu yapmıştır. Hadi onu bir yana bırakalım, her gün beş vakit ezan okuyan müezzinlerin sesi hiç mi kulaklarınıza çalınmıyor? İşte tevhid şiarı müslümanın eline bayrak olmadan diline vird olmuştur. Gönlüne nakşedilmiştir. Bunları Türkiye’de yetiştirilmiş turfalar bilmeseler de, yabancı bir ülkeden gelenler bu ülkede yaşamak için bu milletin dili, dini, tarihi, örf ve adetlerini öğrenirlerdi.
Bu bütün cehalet derecelerini aşıp cehli mürekkep olmuş “atatürkçü”ler, bize yabancılkta en ön saftalar. Bilmiyorlar, öğrenmek de istemiyorlar. İstanbul'un kazara seçilmiş belediye başkanı bu tantanalar yapılırken, Eyüp Sultan’da dini gösteriler yapıyordu. Camiin bir çok yerinde bulunan kelime-i tevhid bayrağını selamlıyordu? Neden? Müslüman olduğuna halkı inandırmak için. Çünkü milletin oyunu almak için atatürkçülük hiçbir işe yaramıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.