Öncelikle biz, yılın aylara ayların haftalara haftaların günlere taksiminde, zamanın şekillendiğini biliyoruz.
Yaşadığımız dönemde herkes kendince evrensel-ulusal-yerel anlamda, zamanın belli bir dilimine isimler vermektedir ve bu şekilde gündeme taşıyabileceği kimi söylemlerini çevresine, suya atılan taşın halkaları misali yaymak istemektedir.
İnsanlığın derdine günler icad edip şifa arama, sonuç getirmemektedir.
Hangi gün, amacına istenildiği gibi ulaşmaktadır?
***
Annelere bir günlük saygı; Annelerini öldüren çocuklar gazete manşetlerinde.
Babalara bir günlük saygı; sokağa atılan babalar kimsesiz, aç-susuz ölüyor..
Kadınlara bir günlük saygı; yasal statüde kadının cinsel meta olması hala doğallığını (!) koruyor.
Yaşlılara bir günlük saygı; Yaşlının emeklisi varsa evde barınabiliyor ve çocukları insan kalmış ise...
Çocuklara bir günlük sevgi; şiddettin bini bir para. Eve para getirmeyen çocuklar, eve alınmıyor.
İnsan Hakları Haftası... Kim kaybetmiş ki kim bulacak?
Sevgililer Günü... Sevgi olsaydı, boşanmalar, evliliklerin yarısını aşar mıydı, yıl içinde?
Aids Haftası... Buna imkân ve zemin hazırlayanlar, utanmadan ve sıkılmadan hala sessiz duruyor....
Öğretmenler Günü...Eğitimin değeri ortadan kalktıkça iki kere ikinin dört etmesi önemli. Öğretmen maaşlı memur
Avukatlar Günü; Çoğu avukat "Hak ve hukuk kimin hakkı? sorusundan ziyade, müvekkilin haksız olduğunu bile bile güçlü ve haksızın tarafında.
Dünya Süt Günü;...Bebeklik çağından sonra süt görmeyen çocuklar dururken süt banyosu yapan insanlar var.
Şunun günü bunun günü...
***
Biz, "Önce İnsan Önce Erdem" kapsamında evrensel çağrımızı tekrarlıyoruz.
Biz tüketim toplumuna seslenen ve insanların kişiliği ile, yaşantısı ile, inancı ile, coğrafyası ile uygun olmayan, insanla adeta dalga(!) geçen, onu aşağılayan anlayışları tümden reddediyoruz.
Biz, kadına insanca davranmanın gereğini belirtiyoruz.
Cennetin ayakları atında olduğunu söylediğimiz anneleri, bir çiçekle, gül ile anmanın sevimsizliğini haykırmak istiyoruz.
Çalışmak ve ailesinden kopartılmak istenen kadının, fiziğine, biyolojik yapısına uygun düşmeyen işlerde çalıştırılmasını istemiyoruz. Kadına yaraşır, onun yapabileceği işler ortada iken, bir vinç operatörü, şehiriçi otobüs sürücüsü olmasını protesto ediyoruz.
Hayat şartlarının güçlüğünü göstererek, kadını yapısına uymayan işlerde çalıştıranları şiddetle kınıyoruz.
Kadının annelik duygularını hiçe sayan anlayışlar da bu çerçevededir.
Tüketim toplumu olduğumuz son yüz yılda, kadına reva görülen zulmü tel'in ediyoruz.
Her 8 Mart Günü, kadına övgüler dizenler, ertesi gün aynı işlerde kadını çalıştırmaya zorlamaktadır.
Haydi kadınlar Günü kutlu, mutlu, güzel, neşeli olsun. Peki yarın? Birkaç saatlik kutlamalar, hakkı, hukuku geri getirecek mi?
Haydi Kadınların 8 Mart içinde resmî tatili olsun. Bu neyi değiştirecek?
Bu çalışanın dünya üzerindeki kazanımları, baharın ilk haftasında piknik gününe mi dönüşecek?
Bu günler, bizce insanı ezen anlayışların ağza çaldığı bir parmak bal mislidir. Gerisi çelik-çomak!..
***
Biz, bugünü değil yarını değil, dünden bugüne bu günden yarına ve geleceğe kadına yaraşır bir yaşam ve çalışma biçimini Önce İnsan Önce Erdem İlkesi'nde şekillendirdik, dünyanın dört bir yanında ırkı, rengi, dili, inancı, coğrayası ne olursa olsun.
Biz, günlerin kutlanmasının bir aldatmaca olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Bu günler, insanımızı tüketime ve dahası zenginleşmek isteyenlerin bir oyunundan başka bir şekilden öte mana taşımadığını belirtiyoruz.
Biz, insana saygı olmadıkça, kutlanacak günlerin, " Dostlar alışverişte görsün!.." şamatasından başka bir vasfının olmadığını belirtiyoruz.
Biz, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü güne yüklenmesi gereken Önce İnsan Önce Erdem çerçevesinde olmadıkça, insanlığın çağımızda kanayan bir yarası olmaya devam edeceğini ifade ediyoruz.
Bu açıklamamız, Kadın'ın yüceliğinin ifadesi içindir, sokaklara döktürülen kadınların durumunun yüreğimize verdiği hüznün ifadesidir, Yoksa bir değil on kere on gün Kadınlar Günü kutlansa değişen ne olacaktır?
***
-Kadınız güçlüyüz kazanacağız!..
-Kadınların Yanındayız!..
-Kadınla el ele Mutlu Günlere
Aslında biz de kadının bu duurmuna üzülmüyor değiliz. Herkes bir gün sokaklara çıkar, bağırır ve sressini atıp, gelecek yıl kutlanacak güne kadar bekler. Günü gelen demokratik(!) tepkisini dışa vurur ve çevresini rahatsız etmeden, bağırır ve çağırır.
Peki ertesi gün?
Ya sonra?
Kadınlar Günü kutlandıktan sonra ne olacak?
Aklımda her sene yeni yılın barış, mutluluk ve huzur içinde geçemsi dilekleri var, savaşların olmadığı bir dünya hasreti dile getirilir.
Sahi hangi insan, kelli-felli adamların bu yılbaşı demeçlerine inanır.
Barış gerçekleşmez.
Mutluluk yaşanmaz.
Huzursuzluklar daha bir artar.
Savaşlar daha bir şiddetlenir.
İnsanlar daha yoksullaşır.
Afrika'da insanlar açlıktan ölürken, Ortadoğu'da insanları öldüreten açlık değil, insan eliyle yapılan bombalardır, toplu kıyımlara sebebiyet veren kitle imha silahlarıdır. Başka coğrafyalarda başka ölümler gerçekleşir.
Çığlığımzı duyuyor musunuz?
Kadınlar Günü kutlu olsun mu?
***
-Şahsen ben günlerin kutlanacaksa bu şekilde kutlanmasını istemiyorum.
-Yanına bir de başka yedek gün verelim.
-Utanmazlara bakın!... İnsan Hakları Haftası'nda insanlar açlıktan ölüyor, savaşlarda öldürülüyor. Alın günlerinizi başınıza çalın!.
-??????.....
09.03.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.