Biden’ın Trump’tan farkı Çin ile rekabeti ulusal ölçekten küresel ölçeğe taşımak. Biden’ın müttefikler ağıyla ilişkileri yenilemek için kullandığı “Amerika geri döndü” sözünün arka fonunda Çin’in teknolojik ilerleyişini durdurma isteği var tabii ki.
Çin Komünist Partisi’nin yönetimi altındaki Çin, Mao Zedung’un 1976’da ölmesinden sonra adım adım, plânlı bir şekilde Batı’ya açılmaya başladı. Çin ABD’nin yeşil ışık yakmasıyla 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne kabul edilerek bu adımlarını en üst düzeye taşıdı. Böylece Çin, kapitalizmin kurallarıyla işletilen küresel ekonominin parçası oldu. Büyük şirketler içinse Çin ucuz iş gücü ve üretim kaynağıydı. Küresel kapitalizmin ucuz iş gücü olarak kalmak istemeyen Çin askerî, teknolojik ve diplomatik gücünü orta ve uzun vadeli planlarla artırmaya odaklandı. Karşılıklı ekonomik bağımlılık ilişkileri Çin rejimine bir tür koruma sağladı. ABD ve Batı dünyası ise sözkonusu karşılıklı bağımlılık ilişkisi içerisinde Çin rejiminin dönüşeceğini varsaydı. Bugün gelinen noktada bu varsayım artık çöpe atılmış gibi görünüyor. ABD’deki Çin karşıtı şahinlere göreyse Çin küresel sistemi içerden yıkmak isteyen amansız bir düşmandır.
Biden Çin’in meydan okumasına sözde ‘tekno-demokrasiler’ ittifakıyla cevap vermek istiyor. Önceki yazımızda ABD’de Çin politikasını ‘tekno-demokrasiler’ ve ‘tekno-otokrasiler’ karşıtlığıyla etiketlemeye yönelik çalışmalara değinmiştik. Biden yönetimi bir taraftan Hint- Pasifiklerde askeri gücünü artırmaya çalışırken, diğer taraftan Çin’i kendi kıtasına hapsetmek için “ekonomik çevreleme” politikasını hayata geçirmeye odaklanıyor. Henüz fikir halinde olan ‘Tekno-demokrasiler ittifakı’, Çin’in Asya, Avrupa ve Afrika’ya uzanan “Bir kuşak- Bir yol” projesiyle ilişkilendirilen siyasi, diplomatik ve finansal etkisini püskürtmeyi amaçlıyor.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/abdullah-muradoglu/amerikanin-cin-ile-teknoloji-savasi-2058968
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.