Mora Rumları Fener Mahallesine, Edirne'den gelen 50 Yahudi Tekfur Sarayı çevresine, Akka, Gazze ve Rumeli'den gelenler Tahtakale'ye, Arnavutlar Silivri kapısına, Safed'den gelen Yahudiler Hasköy'e, Anadolu Türkleri Üsküdar'a, Amasya, Karaman, Tokat, Sivas ve Bayburt'tan gelen Ermeniler Sulumanastır'a, Lange, Yenikapı, Kumkapı ve Hasköy'e, Karamanlı Hristiyanlar Yedikule'ye yerleştirildi.
İslam'ın ortaya koyduğu emir ve yasaklar manzumesi, hayat disiplini ya da dini düşüncenin sosyal düzene tesirleri kendisini en çok fizik mekânın İslami ilkeler çerçevesinde düzenlenmesinde yani "belde-i emin" ve "belde-i tayyibe" diyebileceğimiz ideal şehir tanımlaması ya da yerleşiminin gerçekleştirilmesinde gösterir. İslam diğer bazı dinler gibi sadece vicdana hapsedilmiş bir inanç meselesi olmadığından sosyal yaşamın tanzimine dair ilkeler ve kurallar koyduğundan bir arada yaşayan insan topluluklarının fizik mekândaki örgütlenme ve yerleşme biçimlerini de etkilemiştir.
Çağının gelişmiş bir şehir devleti olan Medine, Kur'an'ın ve Resülûllah'ın ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde yeniden kurulmuş, siyasal sosyal ve fiziki yapısını büyük oranda İslami esaslar çerçevesinde tekâmül ettirmiştir. Pazar yerlerinin oluşumundan ibadethanelerin konumlandırılmasına, şehirde yaşayan toplulukların hukukunu tanzim eden bir anayasadan toplumu sosyal açıdan bütünleştiren kurumların oluşturulmasına kadar İslami ölçü ve esasların pek çok sahada etkili olduğu bilinmektedir.
İdeal İslam şehrinin fiziki ve sosyal düsturlarını ortaya koyarak yüzyıllar boyunca fethedilen başka beldelere örneklik teşkil eden Medine'deki anlayış, tabii olarak bir İslam hükümdarı olan Fatih ve çevresindeki ulema, yönetici ve karar makamlarının da yeni İstanbul'un kurulmasında ilham kaynağı olmuştur.
Sirkeci'de kurulan Türk mahallesi
Yüzyıllar boyunca İslam fetihlerinin ana amacı fethedilen ülkeler üzerinde askeri-siyasi hâkimiyet kurarak İslam'ın ilke ve esaslarını fethedilen topraklarda hâkim kılmak ve oranın İslamlaşmasını sağlamaktır.
Ancak Müslümanlar bunu yaparken "dinde zorlama yoktur" ilkesini esas almışlar kılıç zoruyla İslamlaştırma yöntemini tercih etmemişlerdir. Dinin de ana fikrine aykırı olan zorlamadan uzak durulmakla birlikte İslamlaşmanın hızlandırılması için fethedilen topraklara çeşitli İslam beldelerinden insanlar getirilip yerleştirilmiştir. İstanbul'un nihai fethinden evvel I. Bayezid tarafından 1399'da gerçekleştirilen kuşatmada her ne kadar İstanbul alınamadıysa da nihayetinde Bizans Hükümdarı Yuannis, Bayezid'e boyun eğmek zorunda kalmış ta o tarihte Sirkeci'de 700 hanelik bir Müslüman-Türk mahallesi kurulmuş, bir mescit yapılmıştır. Taraklı, Göynük ve Karadeniz sahil beldelerinden Türkler buralara yerleştirilmiş, başlarına bir de imam tayin edilmiştir. Benzer şekilde fetihten sonra da Fatih tarafından Anadolu'nun pek çok yerinden özellikle zanaat, sanat ve ticaret erbabının İstanbul'a göç etmesi emredilmiştir. Konya, Karaman, Aksaray, Bursa, Gelibolu'dan insan kalabalıkları İstanbul'a göç etmişlerdir. İstanbul'un fethinde nüfusun yaklaşık 30-40 bin civarında olduğunu gören Fatih fetihten sonra buraya Osmanlı-Türk tebâyı getirerek demografik gücünü artırmak istemiştir.
Devamı: https://m.star.com.tr/acik-gorus/fatih-nasil-bir-islam-beldesi-tanzim-etti-haber-1872233/






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.