Mehmet Akif Ersoy’un hayatı her zaman şiirinin önünde olmuştur. Dolayısıyla şiirleri ile toplumu hakka hakikate insanlığa vicdana adalete yöneltmiştir, yönlendirmiştir. Ama edebiyat anlamında kurucu bir şiir olmamıştır Akif’in şiiri. Dolayısıyla M. Akif Ersoy’un davası hayatı ve şahsiyeti şiirinin önüne geçmiştir. Türk şiirinde birçok kurucu şair vardır. Bu şairlerin kendilerinden sonraki nesiller, onlardan beslenerek o şiiri takip etmişlerdir. M. Akif ise, şiiriyle değil, karakteriyle, ahlakıyla takip edilmiş bir şairimizdir. Ancak Akif’in modern şiirde etkisinin tamamen yok olduğunu söylemek insafsızlık olur elbette. Kısmen İsmet Özel’in bazı mısralarında, Sezai Karakoç’un İslamcılık damarında Akif tarzını Akif tadını bulmak mümkündür. Birçok şairin şiirinde de bir Akif edası hislenişi duyarlılığı olmakla birlikte kurucu ve öncü şair olarak bir şiir akımını etkilememiştir. Fakat bir istisna vardır. Ali Ulvi Kurucu merhumun şiirinden hayatına kadar Akif’in etkisi büyüktür.
BİRİ MISIR BİRİ MEDİNE MUHACİRİ
Ali Ulvi Kurucu’nun Akif’le benzeyen yönlerinden birisi de muhacirliğidir. İkisinin de hicret sebebi yüzyılın başlarındaki cereyanlardır. Cumhuriyetle birlikte M. Akif Ersoy, Ali Ulvi Kurucu ve birçok önemli şahsiyet yeni dönemin, Cumhuriyet döneminin, batıcıların fikri organizesi altında gerçekleştiğini hissederek ve bunu kabul ederek bir anlamda sessiz bir protesto ile hicrete kendilerini adıyorlar. Birisi Mısır’a birisi Medine’ye gidiyor. Ve birçok âlim insan bazıları şapka takmamak için bazıları yeni sistemdeki aksaklıkları onurlarına yediremedikleri için bu hicretle şerefleniyorlar.
DUASI KABUL OLAN ŞAİR
Ali Ulvi Kurucu Camiü’l-ezher’de okurken teheccüde kalktığı her vakit şöyle dua ediyordu: ‘Yarabbi! Bana Mehmet Akif Ersoy gibi şiir, Cenab Şehabettin gibi nesir yazdır’ Ve yıllar sonra bu duası kabul görüyor ve hepimiz de buna şahitlik ediyoruz. Kurucu, kendisi ile yapılan röportajlarda ‘ruhumun tercümanı her zaman Akif olmuştur’ diyerek Akif’e karşı sevgisini ifade ediyor. M.Akif Ersoy’u bu kadar çok seven hayatının her noktasında kendisine öncü kabul eden Kurucu’nun şiirinde Akif etkisi muazzam bir şekilde görülüyor. Hatta ilk şiiri olan Mukaddesatçı Türk Gençliğine başlıklı şiiri İstanbul’un Nuru dergisinde yayınlandığında herkes onu Akif’in şiiri diye okuyor. Hasan Basri Çantay “Evladım yaş itibariyle ya da mekân itibariyle Akif’e yetişmediğini zannediyorum. Ama sanki Akif’ten özel ders almışçasına Akif’in tarzını tamamıyla kapmışsın, kendi ruhunda hissetmişsin. Seni tebrik ediyorum” diye Ali Ulvi Kurucu’ya tebriklerini iletiyor. Kurucu da kendi şiirinde Akif’in hayatından ve şiirlerinden esinlenmesini ve beslenmesini hiçbir zaman inkâr etmiyor. Bilakis bundan şeref duyuyor gurur duyuyor. Yine Ali Ulvi Kurucu’nun vefatından hemen önce Ertuğrul Düzdağ’ın himmetiyle gerçekleşen ve son yıllarda yayınlanan en güzel kitaplardan birisi olan ‘Hatıralar’ var. Kitapta Akif ile ilgili hatıralar da dikkat çekici. Ali Ulvi Bey, Akif’in Mısır yıllarını İhsan Efendi’den aktarıyor. Hatıraların özetinde Akif ile ilgili vurgular manidar. Özeti şu: Akif şiiri ile ne kadar zirveye çıksa da kendisi de ailesi de maddi anlamda hep bir sefaletin içinde olmuştur. Çünkü Akif’in çocukları Asım’ın nesli olan bütün bir millettir. Akif’in davasında katiyen maddiyat birinci planda olmamıştır. O şiirini de hayatını da davasına adamıştır. Dolayısıyla hayatını şiirine ve davasına adayan bu asil insanın hiçbir zaman maddi hesabı olmamıştır.
AKİF ÇAĞIMIZIN MESNEVİSİNİ YAZAN ADAMDIR
Ali Ulvi Kurucu, ‘Akif imanı ve İslam’ı terennüm etmiştir. Safahat ile birlikte çağımızın mesnevisini yazmıştır’ diyor. Bu gerçekten önemli bir tespittir. Yine Ali Ulvi Kurucu’nun hayatına baktığımızda Safahat’ı tamamen ezberlediğine de şahit oluruz. M. Akif Ersoy’un hayatını anlattığı bir yazısında ‘Bir dağ silsilesini gezer gibi her seferinde başka zirvesini gördüğüm adam’ diye M. Akif Ersoy’u tanımlıyor.
SANKİ AKİF GELDİ
Mehmet Akif Ersoy’a olan aşkı hem şiirlerinde hem sohbetlerinde canlı bir şekilde hissedilen Ali Ulvi Kurucu, Medine’den Türkiye’ye zaman zaman ziyaretler gerçekleştirir. Bu gelişlerinde âlimlerle yazarlarla birlikte olur. Tercüman Gazetesinde Beşir Ayvazoğlu Kültür Sanat editörü iken geldiğinde Ayvazoğlu sohbetin sonunda kendisine şöyle diyor: “Efendim sanki Akif yeniden hayata gelmiş, burada kendisini karşılamış gibi mutlu oldum.Ve Akif’in yanımıza geldiğini hissettim. ”
DAVA DAİMA DAVA
Ali Ulvi Kurucu da her zaman için M.Akif Ersoy’un boşuna yaşamadığını savaşmadığını ve boşuna ölmediğini fikir yazılarında ve şiirlerinde hissettiriyor. Ali Ulvi Kurucu’nun çok iç burkan bir hatırası var. M. Akif’in maddiyatla asla işi olmamış ve bir sefalet hayatı yaşamıştır. Bir gün kendisini yakın takibe alan Mısırlı bir hoca diyor ki ; “Hocam, sizin için bir okulda Türkçe muallimliği görevi bulduk. Kabul eder misiniz?” M. Akif günlerdir aç bi-ilaç dolaşıyor. Ve artık yeter denebilecek noktaya geldiği zamanda böyle bir teklif geliyor; “Evladım, ne demek değil Türkçe muallimliği hamallık bile yapmaya hazırım” diyor.
Devamı için: http://www.milligazete.com.tr/haber/Akif_gonullu_arif_Ali_Ulvi_Kurucu/398999#.Vtrx0ZyLSM8































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.