Bu sabah içime doğan büyük bir yazma arzusu ile uyandım.
Konuşuyoruz düşünüyoruz, aklımız daldan dala atlayıp duruyor.
Ancak görüyoruz ki, söz unutuluyor, düşünce buharlaşıp kayboluyor, ta ki onları yazıya geçirmiş olalım. Vel hasıl Dostlar! SÖZ UÇAR YAZI KALIR.
Akıl defterim, bu bağlamda yazıp, arkamda bırakmak istediğim sözlerim, düşüncelerimi içerecektir.
Bu ilk günkü yazımda zihnimde adeta “beni de yaz!” diyen hayli konu var.
Mesela bunlardan biri:
Dün akşam Cinisli ve Erverdi ailelerinin Mardinli bir gence verdikleri kızlarının düğünündeydim. Söz konusu ailelerin önde gelenleri ile aynı masayı paylaştığımız için, ayrıntılı bir şekilde bu ailelerin Erzurum şehir kültüründeki yerini sorgulama imkanını buldum. Ezel Erverdi’den, Rasim Cinisli’ye, Cevat Dursunoğlu’ndan , Lütfettin Mesutgil’e kadar nice renkli simalar ünümüzden resm-i geçit yaptı. Bu arada bugüne kadar varlığından haberdar olmadığım Cinisli Engin Hanım’la tanıştım. Kız enstitisü mezunu olan yaptığı kuklalarla TRT yayınlarını süsleyen, Adile Naşit’in okuduğu masalların müellifi olan Engin hanım 10’u aşkın eserinde müellifi. Konuştuklarım uçup gitmesin diye Engin hanımı da zikretmiş oldum..
Ha! unutmadan yazayım. Rüyamda Rasim Özdenören’i gördüm. “Yazıyor, kayıt altına alıyor musun?” dedi. Üstad’a “Eh!elim değdikçe”diye bir cevap verdim. “Aman aman!” Dedi Aralıksız yazmalısın”
Rüya da da olsa Maraşlı Rasim Özdenören Ağabeyimizden aldığım işaretle, Necip Fazıl’dan Bahattin Karakoç’a, Nuri Pakdil’den, Cahit Zarifoğlu’na tüm Maraş kültür adamlarının Maraş’ını Erzurum’la kıyaslamaya koyuldum.
Bu kıyaslamada Maraş-Erzurum’a bir de Sivas’ı ekleyip bir üçgen kuruyorum. Aslında Trabzon da olabilirdi ama o bir sahil şehri, şartları farklı olduğu için o yok.
Erzurum, Maraş ve Sivas kara iklimiyle birbirlerine benziyorlar, gerçi Maraş’ın dondurucu soğu yok, ama, insanın kanını donduran inkılap kılıcına Erzurum ve Sivas gibi kurbanlar vermiş.
26.08.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.